Ana ve çocuk özel ihtimam ve yardım görmek hakkını haizdir. Bütün çocuklar, evlilik içinde veya dışında doğsunlar, aynı sosyal korunmadan faydalanırlar.
- Motherhood and childhood are entitled to special care and assistance. All children, whether born in or out of wedlock, shall enjoy the same social protection.
Fahrenheit, termometreyi bulan Alman bir mucittir. Aynı zamanda onun ismi bir sıcaklık birimine verilmiştir.
- Fahrenheit is a German inventor who invented the thermometer. At the same time, his name is given to a unit of temperature.
Tom eskisi gibi aynı adam değil.
- Tom isn't the same man he used to be.
Tom eskisi gibi aynı hatayı yaptı.
- Tom made the same mistake as before.
Yaptığıma benzer bir yanlışı yapmanı istemiyorum.
- I don't want you to make the same mistake I made.
Fazla kumar, uyuşturucu bağımlılığına benzer beyin değişimlerine neden olur.
- Excessive gambling causes the same brain changes as a drug addiction.
Herkes aynı şeyi düşünüyor.
- Everyone thinks the same thing.
Yerinde olsam, aynı şeyi yaparım.
- Were I in your place I would do the same thing.
Herkes aynı şekilde düşünüyor.
- Everyone thinks the same way.
O, işi babasının yaptığı gibi aynı şekilde yaptı.
- He did business in the same manner as his father did.
Hep aynı dizeleri çalarsan monotonluk gelişir.
- Monotony develops when you harp on the same string.
Bu geçen gün kaybettiğim kalemin aynısı.
- This is the same pencil that I lost the other day.
Aynısı benim sınıf için de geçerlidir.
- The same applies to my class.
Blue-Collar Man: The same.
You have the same hair I do!.
We were all going in the same direction.
The same can be said of him.
You two are just the same.
Peter and Anna went to the same high school: the high school to which Peter went is the high school to which Anna went.
Methods of selectively distributing data in a computer network and systems using the same (US Patent 7,191,208).