Satış departmanının bir üyesiyim.
- I am a member of the sales department.
Satış elemanı elbiseyi alması için onu ikna etti.
- The salesperson persuaded her to buy the dress.
Bu ay satışlar düşük.
- Sales are down this month.
Satışlarımız azalıyor.
- Our sales are decreasing.
İndirimler ve satışlarla ilgili ilanlar sürekli olarak Tom'un cep telefonuna geliyor.
- Advertisements for discounts and sales constantly arrive on Tom's mobile phone.
Sigara satışı yasaklanmalıdır.
- The sale of cigarettes should be banned.
Dün, annemle birlikte indirimli satışa gittim ve bana bir elbise alması için onu kışkırtmayı sürdürdüm.
- I went to a sale with my mother yesterday and kept hounding her to buy me a dress.
Tom bir yazılım şirketi için bölge satış müdürüdür.
- Tom is the district sales manager for a software company.
The sales-related activities of agent shall be limited to the following groups of customers.
O mağazada bir indirimli satış var.
- There is a bargain sale at that store.
Dün, annemle birlikte indirimli satışa gittim ve bana bir elbise alması için onu kışkırtmayı sürdürdüm.
- I went to a sale with my mother yesterday and kept hounding her to buy me a dress.
Bunlar her yerde satılıyor.
- These are on sale everywhere.
Satış elemanı elbiseyi alması için onu ikna etti.
- The salesperson persuaded her to buy the dress.
Tom Mary'nin fırın satışında yardım etmeye istekli olacağını farzediyor.
- Tom assumes Mary will be willing to help with the bake sale.
İstek listendeki öğelerden biri satlıktır.
- One of the items on your wish list is on sale.
Japon dana eti dün indirimli idi.
- Japanese beef was on sale yesterday.
Tom indirimli satışlarda bir kamera aldı.
- Tom bought a camera at a bargain sale.
Uluslararası satışlarımız büyümeye, Toyo Computer adını dünya çapında iş dünyasına getirmeye devam ediyor.
- Our international sales continue to grow, bringing the name of Toyo Computer into businesses world-wide.
Satış elemanı elbiseyi alması için onu ikna etti.
- The salesperson persuaded her to buy the dress.
O, bir tezgahtar olduğu gerçeğini gizlemişti.
- She concealed the fact that she used to be a salesgirl.
Dükkânda güzel bir tezgahtar bana hizmet etti.
- A beautiful salesgirl waited on me in the shop.
He's likable and motivated: perfect for a career in sales.
Sales were up 12% over last year.
He was so convinced by the sales pitch that he put around $1 million of his own money into the funds.
He celebrated after the sale of company.
They are having a clearance sale: 50% off.
... MALCOLM GLADWELL: In sales. ...
... talking about is the same sales pitch that was made in 2001 and 2003. And we ended up ...