For some dwellers of ancient China, antlers were probably among the most mysterious and beautiful things in the world.
- Antik Çin'in bazı sakinleri için, boynuzlar muhtemelen dünyanın en gizemli ve güzel şeyleri arasındaydı.
Would you like a tranquilizer?
- Bir sakinleştirici ister misiniz?
I guess I have some tranquilizers in my bag.
- Sanırım çantamda biraz sakinleştirici var.
The two sisters lived very quietly.
- İki kız kardeş çok sakince yaşadılar.
Tom asked Mary to be quiet.
- Tom Mary'den sakin olmasını rica etti.
Local residents are in a state of shock.
- Yerel sakinler şok içinde.
Many Boston residents oppose the mayor's plan.
- Birçok Boston sakini belediye başkanının planına karşı çıkıyor.
It was a calm winter evening.
- Sakin bir kış akşamıydı.
He remains calm in the face of danger.
- O, tehlike karşısında sakin kalır.
Mike always stays cool.
- Mike her zaman sakin kalır.
Tom tried to act cool.
- Tom sakin davranmaya çalıştı.
Since Puerto Rico is a US colony, Puerto Rico's head of state is the President of the USA, but inhabitants of Puerto Rico are not allowed to vote in US presidential elections.
- Abd sömürgesi olduğundan beri Porto Riko'nun devlet başkanı Abd devlet başkanıdır ama Porto Riko sakinlerinin Abd devlet başkanlığı seçimlerinde oy kullanmasına izin verilmez.
The inhabitants of the city depend upon the river for drinking water.
- Şehrin sakinleri içme suyu için nehre bağlıdır.
Tom tried to stay composed.
- Tom sakin kalmaya çalıştı.
Sami was enjoying a leisurely life.
- Sami sakin bir hayattan zevk alıyordu.
I am also a citizen of Tokyo.
- Ben de bir Tokyo sakiniyim.
I am a citizen of Chiba, but work in Tokyo.
- Ben Chiba sakiniyim ama Tokyo'da çalışıyorum.
Local residents are in a state of shock.
- Yerel sakinler şok içinde.
She married a local boy.
- O, yöre sakini bir çocukla evlendi.
They have Tom sedated.
- Onlar Tom'u sakinleştirdiler.
I was heavily sedated.
- Ağır şekilde sakinleşmiştim.
The police vehicle's armor plating saved the lives of its occupants.
- Polis aracının zırh kaplaması apartman sakinlerinin hayatlarını kurtardı.
Tom was calm and collected.
- Tom sakin ve aklı başındaydı.
Tom's cool, calm, and collected, even under pressure.
- Tom, baskı altındayken bile soğukkanlı, sakin ve aklı başında.
Mary's partner is a taciturn person.
- Mary'nin ortağı sakin bir kişidir.
He jumped into the cold and calm waters of the gulf, and started to swim through the darkness.
- O, körfezin soğuk ve sakin sularına atladı ve karanlığın içinden yüzmeye başladı.
Even a worm will turn.
- En sakin bir insan bile bir noktada sinirlenir.
He remained calm even in the presence of danger.
- Tehlike olduğunda bile sakin kaldı.
For some dwellers of ancient China, antlers were probably among the most mysterious and beautiful things in the world.
- Antik Çin'in bazı sakinleri için, boynuzlar muhtemelen dünyanın en gizemli ve güzel şeyleri arasındaydı.
Take it easy and get well.
- Sakin olun ve iyi geçinin.
Take it easy! Don't be so nervous.
- Sakin ol! O kadar gergin olma!
This is a placid and cozy place.
- Burası sakin ve sıcak bir yer.
Now that he's retired, Yves can look forward to a contented and placid life.
- O şimdi emekli, Yves memnun ve sakin bir yaşam için sabırsızlanabilir.
At night, this street is very peaceful.
- Geceleyin bu sokak çok sakindir.
When Tom has trouble sleeping, he starts counting stoats. That quickly brings him into a peaceful mood, and he is fast asleep before he could count the stoats to fifty.
- Tom'un uyumada problemi olduğunda, o kakımları saymaya başlar.O, onu çabucak sakin bir hale getirir. Ve o kakımları elliye kadar sayabilmeden önce derin uykuya dalar.
The sea looks calm and smooth.
- Deniz sakin ve yumuşak görünüyor.
He observed this calmly, from a comfortable distance.
- Bunu uygun bir uzaklıktan sakince gözlemledi.
Tom stood perfectly still.
- Tom kusursuzca sakin durdu.
Please remain perfectly still.
- Lütfen tamamen sakin kal.
They have him sedated.
- Onlar onu sakinleştirdiler.
They have Tom sedated.
- Onlar Tom'u sakinleştirdiler.
Tom and Mary enjoyed a quiet moment together.
- Tom ve Mary birlikte sakin bir anın tadını çıkardı.