sahiplenme

listen to the pronunciation of sahiplenme
التركية - الإنجليزية

تعريف sahiplenme في التركية الإنجليزية القاموس.

sahip
possessor
sahip
owner

Water law is the field of law dealing with the ownership, control, and use of water as a resource. - Su yasası bir kaynak olarak suya sahip olma, kontrolü ve kullanımı ile ilgili hukuk alanıdır.

Many dog owners only feed their dogs once a day. - Birçok köpek sahipleri köpeklerini sadece günde bir kez beslerler.

sahiplenmek
appropriate
Sahiplenmek
take up
sahip
(Bilgisayar) author
sahip
(Kanun) beneficiary
sahip
gerent
sahip
keeper
sahip
patron
sahip
protector
sahip
possess
sahiplenmek
(deyim) stake one's claim
sahip
master

He has a master's degree in mathematics. - O matematik alanında yüksek lisans derecesine sahiptir.

Dogs have masters. Cats have staff. - Köpeklerin efendileri var. Kediler kadroya sahip.

sahip
have of
sahip
of have
sahiplenmek
Own

This car is owned by me. - Bu araba benim tarafından sahiplenmektedir.

sahip
owner, possessor; proprietor; proprietress; master; mistress
sahip
someone who has produced or created (something): Bu eserin sahibi kim? Who's the author of this (literary) work?
sahip
(someone) who pos sesses (a certain quality): zevk sahibi bir hanım a lady who has good taste
sahip
protector, patron; guardian
sahip
holder

Most of the women credit card holders are judicious in using their cards. - Kadın kredi kartı sahiplerinin çoğu, kartlarını akıllıca kullanır.

sahip
proprietor
sahip
owner, possessor, holder, master; patron, protector
sahip
lord
sahip
endowed with
sahip
freeholder
sahip
proprietress
التركية - التركية
Sahiplenmek işi
Sahip
EHiL
Sahip
(Hukuk) HAİZ
sahip
Herhangi bir şey üstünde mülkiyeti olan, onu yasaya uygun bir biçimde dilediği gibi kullanabilen kimse, iye, malik: "Ev sahibinin yanına gidileceğini tavrıyla belli ediyordu."- R. H. Karay
sahip
Herhangi bir niteliği olan kimse, ehil
sahip
Herhangi bir şey üstünde mülkiyeti olan, onu yasaya uygun bir biçimde dilediği gibi kullanabilen kimse, iye, malik
sahip
Bir iş yapmış, üstlenmiş veya bir eser ortaya koymuş kimse: "Düğün sahipleri gibi adımbaşında bahşiş dağıttığım için hizmetçiler de yüksünmüyorlardı."- R. N. Güntekin
sahip
Koruyan, arka çıkan, gözeten kimse
sahip
Bir iş yapmış, üstlenmiş veya bir eser ortaya koymuş kimse
sahiplenmek
Sahip olmak
sahiplenme
المفضلات