sahip olmak

listen to the pronunciation of sahip olmak
التركية - الإنجليزية
have

It must be nice to have friends in high places. - Yüksek yerlerde arkadaşlara sahip olmak güzel olmalı.

If you are going abroad, it's necessary to have a passport. - Eğer yurt dışına gidiyorsanız, bir pasaporta sahip olmak gereklidir.

possess

Someday, I would like to possess a sailboat. - Günün birinde, bir yelkenliye sahip olmak istiyorum.

Happiness isn't merely having many possessions. - Mutluluk sadece birçok mala sahip olmak değildir.

own

They decided to adopt a child rather than having one of their own. - Kendi çocuklarından birine sahip olmak yerine bir çocuk evlat edinmeye karar verdiler.

It is one thing to own a library; It is quite another to use it wisely. - Bir kütüphaneye sahip olmak başka bir şey, onu akıllıca kullanmak çok daha başka bir şey.

(Hukuk) enjoy
have possession of
come by
have got
get possession of
lay one's hands on
have (got)
has

Has having so much money made you happy? - Bu kadar çok paraya sahip olmak seni mutlu etti mi?

Tom has to have everything his own way. - Tom her şeye kendi yoluyla sahip olmak zorunda.

be in possession of
get one's hands on
1. to become the owner of, acquire. 2. to get (someone, something) under control, do something about (someone, something that's misbehaving). 3. (Konuşma Dili) to have sexual intercourse with, lay (a virgin)
be possessed of
have, has
possess oneself of
to have (got), to own, to possess, to hold, to enjoy
bear
retain
be equipped with
hold
sahip olmak istemek
aspire
sahip olmak isteyen
possessive
hakkına sahip olmak
be entitled to
sahip ol
had

I have more money than I had last year. - Geçen yıl sahip olduğumdan daha fazla param var.

In the contest he fully displayed what ability he had. - O, yarışmada hangi yeteneğe sahip olduğunu gösterdi.

sahip olma
{s} possessive
en son teknolojiye sahip olmak
be up to date
sahip olma
possession

Happiness isn't merely having many possessions. - Mutluluk sadece birçok mala sahip olmak değildir.

You must be in possession of a valid ticket. - Geçerli bir bilete sahip olmalısın.

sahip olma
(Ticaret) acquire

Tom can't get a job because he doesn't have any experience, but he can't acquire experience because he can't get a job. - Tom yeterli bir deneyime sahip olmadığı için bir iş bulamıyor fakat o bir iş bulamadığı için deneyim edinemiyor.

sahip olma
hands

I've always wanted to get my hands on one of these. - Her zaman bunlardan birine sahip olmak istedim.

It's better to have larger hands than smaller hands when playing the piano. - Piyano çalarken büyük ellere sahip olmak küçük ellere sahip olmaktan daha iyidir.

sahip ol
got possession of
sahip ol
have

It must be nice to have friends in high places. - Yüksek yerlerde arkadaşlara sahip olmak güzel olmalı.

It is believed that whales have their own language. - Balinaların kendi diline sahip olduklarına inanılmaktadır.

sahip ol
possess

Someday, I would like to possess a sailboat. - Günün birinde, bir yelkenliye sahip olmak istiyorum.

Man is the only animal that possesses language. - İnsan dile sahip olan tek hayvandır.

sahip ol
get possession of
sahip ol
{f} having

It's not about how much you're worth, but how much they are going to pay for having you. - O, senin ne kadar değerli olduğunla ilgili değil fakat sana sahip oldukları için ne kadar ödeyecekleri ile ilgilidir.

I count myself lucky in having good health. - İyi bir sağlığa sahip olduğum için, kendimi şanslı sayıyorum.

sahip ol
has
sahip ol
{f} possessed
sahip olma
{i} having

Tom didn't like not having enough money. - Tom yeterli paraya sahip olmamaktan hoşlanmıyordu.

Having a small flashlight in your pocket may come in handy. - Cebinde küçük bir el fenerine sahip olman yararlı olabilir.

ciddi sonuçlara sahip olmak
have serious consequences
derin bilgiye sahip olmak
have a wide acquaintance with
gerekli niteliklere sahip olmak
be qualified to
gerekli niteliklere sahip olmak
habilitate
geçiş hakkına sahip olmak
to have the right of way
role sahip olmak
have a role
sahip olma
possessiveness
sahip olma
{i} ownership

Water law is the field of law dealing with the ownership, control, and use of water as a resource. - Su yasası bir kaynak olarak suya sahip olma, kontrolü ve kullanımı ile ilgili hukuk alanıdır.

tercih hakkına sahip olmak
have preference
veto hakkına sahip olmak
(Hukuk) to possess a right of veto
yeniden sahip olmak
repossess
التركية - التركية
Mülkiyetinde olmak, elinde bulundurmak
sahiplenmek
malik olmak
sahip olmak
المفضلات