sahibi

listen to the pronunciation of sahibi
التركية - الإنجليزية
worth
(Bilgisayar) owner

The owner of this house is Mr. Yamada. - Bu evin sahibi Sayın Yamada'dır.

The owner of Playfish is Electronic Arts. - Playfish'in sahibi, Electronic Arts'tır.

owner of
off

They say the landlord used to be well off. - Dediklerine göre ev sahibinin zamanında hali vakti yerindeymiş.

Our host offered us a drink. - Ev sahibimiz bize bir içki önerdi.

sahip
possessor
sahip
owner

The owners appointed him manager. - Sahipler, onu yönetici olarak atadılar.

Water law is the field of law dealing with the ownership, control, and use of water as a resource. - Su yasası bir kaynak olarak suya sahip olma, kontrolü ve kullanımı ile ilgili hukuk alanıdır.

ev sahibi
host

After a hearty dinner, Willie thanked the host. - Doyurucu bir akşam yemeğinden sonra, Willie ev sahibine teşekkür etti.

Spain is the host country for the Olympics in 1992. - Olimpiyatların ev sahibi ülkesi 1992'de İspanya'dır.

ev sahibi
landlord

They say the landlord used to be well off. - Dediklerine göre ev sahibinin zamanında hali vakti yerindeymiş.

The landlord says he wants to raise the rent. - Ev sahibi kirayı yükseltmek istediğini söylüyor.

imza sahibi
signatory

Is Mexico a signatory to the Geneva Convention? - Meksika, Cenevre Sözleşmesi'nde imza sahibi mi?

sahibi bilinmeyen define
treasure trove
sahibi bulandır
finders keepers
sahibi olma
possession
sahibi olmak
have possession of
sahibi tarafından kullanılan
drive yourself
sahibi tartışmalı bölge
no man's land
sahibi çıkmamış
unclaimed
mağaza sahibi
shopkeeper

But don't you think that it's a little big? asked the shopkeeper. - Mağaza sahibi Fakat onun biraz büyük olduğunu düşünmüyor musun? diye sordu.

I believe that the code for Lebanon is 961, the shopkeeper said. - Mağaza sahibi Lübnan için kodun 961 olduğuna inanıyorum dedi.

sorumluluk sahibi
responsible

I'm a reliable and responsible person at work. - Ben işte güvenilir ve sorumluluk sahibi bir insanım.

sahibi olmak
have got
hak sahibi
beneficiary
arazi sahibi
landowner
doktora sahibi
doctor
ev sahibi
1. host. 2. landlord
mal sahibi
proprietor
mülk sahibi
proprietor
nüfuz sahibi
influential
ruhsat sahibi
licensee
beklenti sahibi olmak
anticipate
araba sahibi
car owner
arazi sahibi
the landed interest
arazi sahibi
(Kanun) heritor
arazi sahibi
landed
arazi sahibi
(Teknik,Ticaret) land owner
arazi sahibi
proprietor
beyan sahibi
(Ticaret) declarant
bilet sahibi
ticket-holder
bina sahibi
(İnşaat) building owner
deneyim sahibi olmak
gain experience
dert sahibi
ailing
dert sahibi
troubled
epey bilgi sahibi olan
well-informed
eser sahibi
author
ev sahibi devlet
host state
ev sahibi ekip
(Spor) home team
ev sahibi ülke
(Politika, Siyaset) invited country
gemi sahibi
ship-owner
gemi sahibi
(Ticaret) ship owner
gemi sahibi
(Ticaret) carrier
hikmet sahibi
wise
hisse sahibi
(Ticaret) stockholder
hisse sahibi
shareholder
iddia sahibi
claimant
kariyer sahibi olmak
have a career
kart sahibi
(Bilgisayar) cardholder name
kart sahibi adı
(Bilgisayar) cardholder name
lisans sahibi
(Bilgisayar) licensed to
madalya sahibi
medalist
madalya sahibi
medallist
marka sahibi
(Politika, Siyaset) proprietor
mevki sahibi
dignitary
misyon sahibi kimse
missionary
otel sahibi
(Turizm) hotelier
otel sahibi
hotelkeeper
patent sahibi
(Kanun) licensee
patent sahibi
patent holder
prensip sahibi
moral
prensip sahibi olmayan
unscrupulous
proje sahibi
(İnşaat) project owner
proje sahibi
(Eğitim) promoters
proje sahibi
(Eğitim) promoter
ruhsat sahibi
licence holder
ruhsat sahibi
licencee licensee
sahip
(Bilgisayar) author
sahip
(Kanun) beneficiary
sahip
gerent
sahip
keeper
sahip
patron
sahip
protector
sahip
possess
sermaye sahibi
capitalist
sermaye sahibi
capital owner
sermaye sahibi
financier
sermaye sahibi
investor
tapu sahibi
freeholder
tecrübe sahibi
experienced
zeka sahibi
intelligence
zevk sahibi
discriminating
zevk sahibi kimse
epicure
sahip
master

He has a master's degree in mathematics. - O matematik alanında yüksek lisans derecesine sahiptir.

Dogs have masters. Cats have staff. - Köpeklerin efendileri var. Kediler kadroya sahip.

ev sahibi
home owner
- {'hausbızitsır} r ev sahibi
- (') R hausbızitsır host
başvuru sahibi
(Ticaret) applicant

Tom advised the job applicant to redo her resume. - Tom başvuru sahibine özgeçmişini yeniden hazırlamasını tavsiye etti.

There are three hundred applicants for only one position. - Yalnızca tek makam için üç yüz başvuru sahibi var.

beyan sahibi 
(Ticaret) declarant
bilgi sahibi olmak
To be informed of
düğün sahibi, toycu
have your wedding, toycu
ev sahibi
landlady
fazilet sahibi
has merit
fikir sahibi olmak
Have an idea

I have an idea aboult economic crisis.

hak sahibi olmak
To be eligible
iffet sahibi, namuslu, temiz
owner of chastity, chaste, clean
izin hak sahibi
(Ticaret) holder of the authorization
liyakat sahibi
have merit
rejim hak sahibi
(Ticaret) holder of the procedures
sahip
have of
sahip
of have
söz sahibi olmak
Have a right to say
takt sahibi
tactful
ticaret gemisi sahibi
merchant ship owner
vizyon sahibi
visionary
çocuk sahibi olmak
to have children
özel araba sahibi
private car owner
adres sahibi
addressee
arazi sahibi
Franklin
arazi sahibi
landed interest
arazi sahibi
landlord
arazi sahibi
landed proprietor
başka bir ülkede oturan mal sahibi
absentee
cari hesap sahibi
(Ticaret) holder of account
dilekçe sahibi
suppliant
dükkân sahibi owner of
a shop
ev bark sahibi
paterfamilias
ev sahibi
a) host b) landlord
ev sahibi görevi yapmak
(Konuşma Dili) do the honours
ev sahibi olmak
become a homeowner
ev sahibi olmak
homeown
ev sahibi ülke
(Askeri) host nation
ev sahibi ülke desteği
(Askeri) host nation support
ev sahibi ülke desteği anlaşması
(Askeri) host-nation support agreement
ev sahibi ülke desteği koordinasyon hücresi
(Askeri) host-nation support coordination cell
feragat sahibi
generous, undemanding
gazete sahibi kadın
newspaperwoman
gelir sahibi
income earner
gemi sahibi
shipowner
gerçek iman sahibi kimse
a true believer
hak sahibi
encumbrancer
hak sahibi
holder of a right
han hamam sahibi
a man of means
han hamam sahibi olmak
to be in clover
hane sahibi
householder
harp zamanı ev sahibi ülke din desteği
(Askeri) wartime host-nation religious support
hisse senedi sahibi
(Ticaret) stock owner
hisse senedi sahibi
stockholder
ikramiye sahibi
prize winner
iktidar sahibi
1. (someone) who possesses the power or capacity to do something. 2. someone who possesses the power or capacity to do something
iman sahibi
1. (someone) whose religious faith is strong. 2. true believer, person whose religious faith is strong
iman sahibi
believer
imtiyaz sahibi
1. holder of a privilege. 2. concessionaire, concessionary, concessioner, franchiser. 3. publisher (of a newspaper or magazine)
imza sahibi
the undersigned
imza sahibi
1. signer; (a) signatory. 2. byliner, journalist whose articles appear under a by-line
imza sahibi ülke
(Ticaret) signatory country
irade sahibi
1. strong-willed person, strong-minded person. 2. strong-willed, strong-minded
irat sahibi
1. owner of a real property that yields income. 2. rentier
iskele sahibi
wharfinger
istek sahibi
(Bilgisayar) req by
itidal sahibi
even-tempered
itidal sahibi
calm, self-possessed, composed
işte tecrübe sahibi
well versed in business
kalem sahibi
(someone) who writes well
kanaat sahibi
1. person who is content with what he has. 2. person who is content with little. 3. person who accepts what fate metes out to him
kart sahibi
card carrying
küçük çiftlik sahibi
small holder
kısıtlı hakkı sahibi
(Kanun) limited owner
lisans sahibi
license holder
madalya sahibi
medallist, medalist
mal sahibi
owner, proprietor
malikâne sahibi
lord of the manor
mağaza sahibi
warehouseman
meslek sahibi
having a profession
meslek sahibi
careerist
meslek sahibi işçi
semi-skilled worker
mülk sahibi
tenant
mülk sahibi
landlord
mülk sahibi
freeholder
mülk sahibi owner of
a piece of real estate, property owner, man or woman of property
müşterek konuşlanma süreci sahibi
(Askeri) joint deployment process owner
nesne sahibi
(Bilgisayar) object owner
nüfuz sahibi influential
(person)
obligasyon sahibi
bondholder
patent sahibi
patentee
pay sahibi
shareholder
pay sahibi
participant
poliçe sahibi
policyholder
prensip sahibi
(someone) who is a person of principle
prensip sahibi bir adam
he's a man of principle
prensip sahibi kimse
a man of principles
sahibi olmak
keep
sahip
owner, possessor; proprietor; proprietress; master; mistress
sahip
someone who has produced or created (something): Bu eserin sahibi kim? Who's the author of this (literary) work?
sahip
(someone) who pos sesses (a certain quality): zevk sahibi bir hanım a lady who has good taste
sahip
protector, patron; guardian
sahip
holder

Most of the women credit card holders are judicious in using their cards. - Kadın kredi kartı sahiplerinin çoğu, kartlarını akıllıca kullanır.

sahip
proprietor
sahip
owner, possessor, holder, master; patron, protector
sahip
lord
sahip
endowed with
sahip
freeholder
sahip
proprietress
serbest meslek sahibi
self employed

Tom is self employed. - Tom serbest meslek sahibi.

Tom isn't self employed. - Tom serbest meslek sahibi değil.

sonuç yönetimi ev sahibi timi
(Askeri) consequence management home team
söz sahibi
arbiter
tahsis sahibi
(Ticaret) allottee
tahvil sahibi
bondholder
takt sahibi
tactful, considerate
talep sahibi
demandant
talep sahibi
claimant
tasarruf sahibi
(Ticaret) account owner
toprak sahibi
landed proprietor
toprak sahibi
landholder
toprak sahibi
landowner

Tom is a wealthy landowner. - Tom, zengin bir toprak sahibidir.

torun torba/ tosun sahibi olmak
to have children and grandchildren
tımar sahibi
feoffee
tımar sahibi
feoff
tımar sahibi
copyholder
vizyon sahibi olmak
have a vision
yat sahibi
yachtsman
yemek ve içkide zevk sahibi kimse
epicurean
zengin arazi sahibi
man of broad acres
zevk sahibi
epicurean
çiftlik sahibi
ranchman
çiftlik sahibi
rancher
التركية - التركية

تعريف sahibi في التركية التركية القاموس.

Sahip
EHiL
Sahip
(Hukuk) HAİZ
iman sahibi
İnanmış, iman etmiş kimse
imza sahibi
Bazı sanat ve meslek kollarında sağlam bir yeri olan, değerini her zaman kabul ettirmiş kimse
itidal sahibi
Ölçülü, ılımlı (kimse)
itidal sahibi
soğukkanlı
iş güç sahibi
Bir işi, bir görevi olan
kerem sahibi
İyi huylu, cömert
mal sahibi
Bir malı, mülkiyeti altında bulunduran kimse
sahip
Herhangi bir şey üstünde mülkiyeti olan, onu yasaya uygun bir biçimde dilediği gibi kullanabilen kimse, iye, malik: "Ev sahibinin yanına gidileceğini tavrıyla belli ediyordu."- R. H. Karay
sahip
Herhangi bir niteliği olan kimse, ehil
sahip
Herhangi bir şey üstünde mülkiyeti olan, onu yasaya uygun bir biçimde dilediği gibi kullanabilen kimse, iye, malik
sahip
Bir iş yapmış, üstlenmiş veya bir eser ortaya koymuş kimse: "Düğün sahipleri gibi adımbaşında bahşiş dağıttığım için hizmetçiler de yüksünmüyorlardı."- R. N. Güntekin
sahip
Koruyan, arka çıkan, gözeten kimse
sahip
Bir iş yapmış, üstlenmiş veya bir eser ortaya koymuş kimse
söz sahibi
Bir konuda bilgisi veya yetkisi olan kimse
söz sahibi olmak
Bir konuda konuşma yetkisi olmak
şöhret sahibi
Üne ulaşmış kimse
الإنجليزية - التركية

تعريف sahibi في الإنجليزية التركية القاموس.

iltizam sahibi
Mültezim, Osmanlı toprak sisteminde açık artırma usulüyle, belirli eyaletleri (Özellikle merkezden uzak olanları) kiraya vermeye iltizam, iltizam sahibi olan kişiye de mültezim denirdi
sahibi
المفضلات