We went to the coast for our summer vacation.
- Yaz tatilimiz için sahile gittik.
The natives of the North-West Pacific Coast of America were probably descendants of tribes from Asia.
- Amerika'nın Kuzey-Batı Pasifik sahili yerlileri muhtemelen Asyalı kabilelerin soyundandı.
Tom and Mary paddled their canoe along the shoreline, looking of a place to camp.
- Tom ve Mary kamp yapacak bir yer arayarak sahil boyunca kanolarını kullandılar.
He is 60 and still builds sand castles in the shore.
- O 60 yaşında ve hala sahilde kumdan kaleler inşa eder.
I've been to the seaside by car.
- Ben araba ile sahile gittim.
Can you go to the seaside tomorrow?
- Yarın sahile gidebilir misin?
Tom and his friends sat on the beach and watched the boys swimming.
- Tom ve arkadaşları sahilde oturdu ve erkek çocuklarının yüzmesini izledi.
Tom and his friends headed towards the beach.
- Tom ve arkadaşları sahile doğru gitti.
They made for the seashore.
- Onlar sahile doğru gitti.
She sells seashells by the seashore.
- O, sahilde deniz kabukları satar.
Blackpool is a coastal town.
- Blackpool bir sahil kasabasıdır.
Timmendorfer Strand is a well-known beach town.
- Timmendorfer Strand tanınmış bir sahil kasabasıdır.
A coast guard helicopter approached the ship.
- Bir sahil koruma helikopteri gemiye yaklaştı.
The city has a long coastline.
- Şehrin uzun bir sahil şeridi var.
We went to the coast for our summer vacation.
- Yaz tatilimiz için sahile gittik.
We drove along the coast.
- Sahil boyunca arabayla gezdik.