Tom onlara bir hikaye anlatarak bir grup çocuğun önünde oturuyordu.
- Tom was sitting in front of a group of children, telling them a story.
Neden bize nereye gittiğini anlatarak başlamıyorsun?
- Why don't you start by telling us where you went?
Tom fıkraları anlatmada iyi değildir.
- Tom isn't good at telling jokes.
Tekrar tekrar aynı hikayeyi anlatmaya devam etti.
- He kept on telling the same story over and over.
Onun ve Mary'nin Fuji dağına tırmandıkları zamanı Tom'un bana anlattığını hatırlıyorum.
- I remember Tom telling me about the time he and Mary had climbed Mt. Fuji.
Tom fıkraları anlatmada iyi değildir.
- Tom isn't good at telling jokes.
Ne zaman hastalanacağımızı söylemek imkansız.
- There is no telling when we will fall ill.
Benim bu konuda ona canım bir şey söylemek istemiyor.
- I don't feel like telling her about it.