saf'

listen to the pronunciation of saf'
الإنجليزية - التركية

تعريف saf' في الإنجليزية التركية القاموس.

SAF
(Askeri) Hava Kuvvetleri Bakanı (Secretary of the Air Force)
التركية - التركية
(Osmanlı Dönemi) Sille vurmak, tokat atmak
SAF'AN
(Osmanlı Dönemi) (C.: Safâıne) Sille vurulmuş kişi
SAF
(Osmanlı Dönemi) (SÂFİ) Katışıksız, berrâk, temiz
SAF
(Osmanlı Dönemi) Zeki olmayan, derin düşünmeyen, dikkatsiz
SAF
(Osmanlı Dönemi) Tüylü ve yünlü hayvan
Saf 1
(Kuran) Göklerde olanlar da yerde olanlar da Allah'ı tesbih ederler. O, güçlüdür, Hakim'dir
Saf 10
(Kuran) Ey inananlar! Sizi can yakıcı bir azabdan kurtaracak, kazançlı bir yolu size göstereyim mi?
Saf 11
(Kuran) Allah'a ve peygamberine inanırsınız; Allah yolunda canlarınızla, mallarınızla cihat edersiniz; bilseniz, bu sizin için en iyi yoldur
Saf 12
(Kuran) Böyle yaparsanız, Allah günahlarınızı size bağışlar, sizi, içlerinden ırmaklar akan cennetlere, Adn cennetlerinde hoş yerlere koyar. Büyük kurtuluş budur
Saf 13
(Kuran) Bundan başka, sevdiğiniz bir şey daha: Allah katından bir yardım ve yakın bir zafer vardır. İnananlara müjde ver
Saf 14
(Kuran) Ey inananlar! Allah'ın dininin yardımcıları olun. Nitekim, Meryem oğlu İsa, Havarilere: "Allah'a giden yolda yardımcılarım kimlerdir?" deyince, Havariler: "Allah'ın dininin yardımcıları biziz" demişlerdi. İsrailoğullarının bir takımı böylece inanmış, bir takımı da inkar etmişti; ama Biz, inananları düşmanlarına karşı destekledik de üstün geldiler. *
Saf 2
(Kuran) Ey inananlar! Yapmadığınız şeyi niçin yaptığınızı söylersiniz?
Saf 3
(Kuran) Yapmadığınız şeyi yaptık demeniz, Allah katında büyük gazaba sebep olur
Saf 4
(Kuran) Doğrusu Allah, kendi uğrunda, kenetlenmiş bir duvar gibi, sıra halinde savaşanları sever
Saf 5
(Kuran) Musa milletine: "Ey milletim! Beni niçin incitirsiniz!? Oysa, benim size gönderilmiş Allah'ın bir peygamberi olduğumu biliyorsunuz" demişti. Ama onlar yoldan sapınca, Allah da onların kalblerini saptırmıştı. Allah, yoldan çıkan milleti doğru yola eriştirmez
Saf 6
(Kuran) Meryem oğlu İsa: "Ey İsrailoğulları! Doğrusu ben, benden önce gelmiş olan Tevrat'ı doğrulayan, benden sonra gelecek ve adı Ahmet olacak bir peygamberi müjdeleyen, Allah'ın size gönderilmiş bir peygamberiyim" demişti. Ama o elçi, kendilerine belgelerle geldiği zaman: "Bu, apaçık bir sihirdir" demişlerdi
Saf 7
(Kuran) Müslüman olmağa çağırılmışken gelmeyip Allah'a karşı yalan uydurandan daha zalim kimdir? Allah, zalim olan milleti doğru yola eriştirmez
Saf 8
(Kuran) Ağızlarıyla Allah'ın nurunu söndürmek isterler. İnkarcılar ne kadar istemeseler, Allah nurunu, dinini tamamlayacaktır
Saf 9
(Kuran) Putperestler istemese de, dinini bütün dinlerden üstün kılmak için, peygamberini, doğruluk rehberi Kuran ve gerçek dinle gönderen O'dur.*
saf
Grup
saf
Katıksız, arı, katışıksız, halis, has
saf
(Osmanlı Dönemi) sıra sıra dizilmek, temiz, katıksız
saf
Kolaylıkla aldatılabilen
saf
İyi niyetli, art niyetsiz
saf
Dizi, sıra
saf
tıksız, arı, katışıksız, halis, has
saf
Dizi, sıra: "Bütün garsonlar saf teşkil edip selama dururlardı."- E. E. Talu
saf
Kurnazlığa aklı ermeyen, kolaylıkla aldatılabilen, bön: "Yenge, açık sözlü, saf bir kadıncağızdır."- R. N. Güntekin. İyi niyetli, art niyetsiz: "Senin bu kadar, çocukça saf olduğunu bilmezdim."- P. Safa
saf
Katışıksız
saf
Kurnazlığa aklı ermeyen, kolaylıkla aldatılabilen, bön
saf
Kurnazlığa aklı ermeyen
saf dışı
Dizi dışı
saf dışı
İlgisiz, bağlantısız, işlemez
saf kan
Irkının katışıksız özelliklerini taşıyan (at)
saf saf
Dizilmiş olarak, dizi dizi
saf saf
Safça, kolayca aldatılarak
الإنجليزية - الإنجليزية

تعريف saf' في الإنجليزية الإنجليزية القاموس.

saf
Store and Forward A technique where transactions are captured and stored in a bucket for later transmission to a remote system Typically used where transaction involve connecting to remote machines and the delay of doing this should be defferred until convienent
saf
System Authorization Facility An MVS facility for routing authorization requests to RACF or equivalent system security packages
saf
Scrapie associated fibrils These are the fine structures, seen under the electron microscope that are only found in brains of TSEs It has been suggested that they are the infective agents themselves, as infectivity can be filtered out with a filter small enough to stop the SAF
saf
Scrapie Associated Fibrils
saf
Server Application Function An API for server software See also NSAPI
saf
Society of American Foresters
saf
Scrapie associated fibrils These are the fine structures, seen under the electron microscope that are only found in brains of TSEs
saf
School Advisory Forum SAC: School Advisory Committee
saf
System Authorization Facility An MVS interface invoked by CICS to communicate with an external security manager, such as RACF
saf
Abbreviation for Subantarctic Front
saf
Sub-chief of Bum
saf
Spouse Acceptance Factor The amount of time married scientists are allowed to spend away from home, in the office, at the lab, talking about physics at social events, going to the South Pole, attending conferences, etc , before the spouse says "ENOUGH!!!!!!" (from a cosmo girl now on our editorial staff)
التركية - الإنجليزية

تعريف saf' في التركية الإنجليزية القاموس.

saf
naive

You are incredibly naive. - İnanılmaz şekilde safsın.

You're incredibly naive. - İnanılmaz şekilde safsın.

saf
pure

This apple juice is 100% pure. - Bu elma suyu %100 saftır.

Mary's wedding ring is made of pure gold. - Mary'nin alyansı saf altından yapılmıştır.

saf
credulous
saf olmayan
impure
saf güzellik
pure beauty
saf
innocent

Despite appearances, you're a pervert. I'm not a pervert. I'm a pure and innocent young girl. Yeah, yeah, give me a break. - Görünüşe rağmen, sen bir sapıksın. Ben bir sapık değilim. Ben saf ve masum bir genç kızım. Evet, evet, yok daha neler.

Tom smiled innocently. - Tom saf saf gülümsedi.

saf aşk
pure love
saf dışı
pure non-
saf dışı etmek
Rule out
saf su
(Kimya) Pure water, distilled water
saf tutmak
form a line, form a rank
saf
ingenuous

Mary is an ingenuous student. - Mary saf bir öğrencidir.

saf
candid
saf
juggins
saf
rank

Her smooth entry into the ranks of the royal family will help to dispel these fears. - Onun kraliyet ailesinin saflarına düzgün girişi bu korkuların giderilmesine yardımcı olacaktır.

saf
row, line; rank, line
saf
dewy eyed
saf
simple-hearted
saf
artless
saf
genuine
saf
clean

Electronic components can be cleaned using pure isopropyl alcohol. - Elektronik bileşenler saf izopropil alkol kullanarak temizlenebilir.

Electronic components can be cleaned by using pure isopropyl alcohol. - Elektronik bileşenler saf izopropil alkol kullanarak temizlenebilirler.

saf
clear
saf
greenhorn
saf
refined
saf
elemental
saf
gull

Tom is quite gullible, isn't he? - Tom oldukça saf, değil mi?

I didn't realize that Tom was so gullible. - Tom'un çok saf olduğunu fark etmedim.

saf
unmixed
saf
simple simon
saf
unadulterated
saf
simple
saf
deceivable
saf
country bumpkin
saf
absolute
saf
harmless
saf
all

Sami naively answered all of Layla's questions. - Sami, Leyla'nın bütün sorularını saf saf yanıtladı.

The bird's feathers were all of pure gold. - Kuşun tüyleri tamamen saf altındı.

saf
dupe
saf
distilled
saf
simple minded
saf
fine
saf
unsuspicious
saf
pigeon
saf
gudgeon
saf alkol
absolute alcohol
saf altın
pure gold
saf aşk
idyl
saf bağlamak
to form a line; to form ranks
saf bellek
pure memory
saf bir biçimde
purely
saf dışı (oyuncu/asker)
out of action
saf hale getirmek
purify
saf ipek
pure silk
saf ipek mi
Is it pure silk
saf ispirto
absolute alcohol
saf keten
pure linen
saf kod
pure code
saf koton mu
Is it pure cotton
saf kurşun
chemical lead
saf kömür
pure coal
saf kız
ingenue
saf meşcere
pure stand
saf olarak
purely
saf olmama
impurity
saf renk
pure colour
saf saf
facilely
saf saf
naively

Sami naively answered all of Layla's questions. - Sami, Leyla'nın bütün sorularını saf saf yanıtladı.

saf saf
innocently

Tom smiled innocently. - Tom saf saf gülümsedi.

saf saf
(arrayed) in rows, lines, or ranks
saf saf
in rows, in ranks
saf sentetik mi
Is it pure synthetic
saf su
pure water
saf süt
whole milk
saf ton
simple tone
saf yün
pure wool
saf yün
all wool
saf yün mü
Is it pure wool
saf zeytinyağı
extra virgin olive oil
saf üreteç
pure generator
(maden) saf
fine
kimyevi saf
chemically pure
(nutfe. c.) saf ve duru sular
(Nutfe. c.) pure and limpid waters
.saf
Pure
katışık olmayan, katışıksız, saf
not mixed, pure, pure
daha saf
purer
steril saf su
(Tıp) sterile purified water
yeterince saf
pure enough
ön saf
forefront