sadıklık

listen to the pronunciation of sadıklık
التركية - الإنجليزية
devotedness
(Nükleer Bilimler) fidelity
sadık
faithful

Broadly speaking, dogs are more faithful than cats. - Genellikle, köpekler kedilerden daha sadıktırlar.

He stared at the faithful miniature of the dinosaur. - O, dinozorun sadık minyatürüne baktı.

sadık
loyal

Mary is loyal to her country. - Mary ülkesine sadıktır.

Mr. Johnson's workers are loyal to him. - Bay Johnson'ın işçileri ona sadıktır.

sadık
devoted

Since we got married, he's become a devoted family man. - Biz evlendiğimizden beri o sadık bir aile babası oldu.

She just had to use her Puss-In-Boots look and I was her devoted servant. - O sadece Çizmeli Kedi görüntüsünü kullanmak zorunda kaldı. Ben onun sadık uşağıydım.

sadık
true to

Only those who change stay true to themselves. - Sadece değişenler kendilerine sadık kalırlar.

sadık
faithful to
sadık
unswerving
sadık
stout
sadık
true-blue
sadık
stalwart
sadık
steadfast

He remained steadfast to his principles. - O prensiplerine sadık kaldı.

sadık
true blue
sadık
true

This is the true story of Fadil Sadiq. - Bu, Fadıl Sadık'ın gerçek hikayesidir.

Only those who change stay true to themselves. - Sadece değişenler kendilerine sadık kalırlar.

sadık
allegiant
sadık
truehearted
Sadık
(isim) Loyal, faithful
sadık
true, veracious; faithful, loyal, truehearted, true, constant, devoted, staunch sadakatli
sadık
devout
sadık
stanch
sadık
trusty
sadık
constant
sadık
veracious, true, honest and accurate
sadık
staunch

Tom is a staunch conservative. - Tom bir sadık muhafazakârdır.

Sami was a staunch Christian. - Sami sadık bir Hıristiyandı.

sadık
loyal, faithful, devoted
sadık
adhesive
sadık
true hearted
sadık
obedient

Tom is extremely obedient. - Tom son derece sadıktır.

sadık
singlehearted
sadık
soothfast
sadık
fast
sadık
trueblue
sadık
leal
التركية - التركية

تعريف sadıklık في التركية التركية القاموس.

SADIK
(Osmanlı Dönemi) (A) Doğru, hakikatli, sadakatlı, dürüst
Sadık
bağlı
sadık
Doğru, gerçek
sadık
Dostluğu ve bağlılığı içten olan, sadakatli: "Birisi onu alsa, en sadık kadın olacak, en güzel yemekleri pişirecekmiş."- Ç. Altan
sadık
Dostluğu ve bağlılığı içten olan, sadakatli
sâdık
(Osmanlı Dönemi) doğru, doğru sözlü; bağlı
sadıklık
المفضلات