sadık

listen to the pronunciation of sadık
التركية - الإنجليزية
faithful

A dog is a faithful animal. - Köpek sadık bir hayvandır.

A dog is a faithful animal, so it is said to be a friend of man. - Bir köpek sadık bir hayvandır, bu yüzden insan dostu olduğu söylenir.

loyal

Mary is loyal to her country. - Mary ülkesine sadıktır.

He is loyal to his boss. - O, patronuna sadıktır.

devoted

Since we got married, he's become a devoted family man. - Biz evlendiğimizden beri o sadık bir aile babası oldu.

She just had to use her Puss-In-Boots look and I was her devoted servant. - O sadece Çizmeli Kedi görüntüsünü kullanmak zorunda kaldı. Ben onun sadık uşağıydım.

(isim) Loyal, faithful
true, veracious; faithful, loyal, truehearted, true, constant, devoted, staunch sadakatli
devout
stanch
trusty
true blue
constant
veracious, true, honest and accurate
staunch

Sami was a staunch Christian. - Sami sadık bir Hıristiyandı.

Tom became a staunch conservative. - Tom sadık bir muhafazakar oldu.

loyal, faithful, devoted
adhesive
true hearted
obedient

Tom is extremely obedient. - Tom son derece sadıktır.

true to

Only those who change stay true to themselves. - Sadece değişenler kendilerine sadık kalırlar.

faithful to
unswerving
stout
true-blue
stalwart
steadfast

He remained steadfast to his principles. - O prensiplerine sadık kaldı.

true

This is the true story of Fadil Sadiq. - Bu, Fadıl Sadık'ın gerçek hikayesidir.

Only those who change stay true to themselves. - Sadece değişenler kendilerine sadık kalırlar.

allegiant
truehearted
singlehearted
soothfast
fast
trueblue
leal
sadık kalarak
true
sadık kalmak
cleave
sadık kalmak
stand by
sadık kalmak
to remain true to (one's word, one's friend)
sadık kalmak
to stand by
sadık kalmak
hold
sadık kalmak
keep to
sadık kalmak
stick by
sadık kalmak
cling
sadık kalmak
stick
sadık kalmak
be faithful
sadık kimse
true blue
sadık kul
loyalist
sadık kulunuz
your obedient servant
sadık olmayan
inadhesive
sadık uşak
man Friday
sadık yardımcı
henchman
pek sadık
true-blue
sadık kalmak
be true to
sadık kalmak
abide without
sadık kalmak
hold to
sadık kalmak
stay loyal
sadık kalmak
adhere to
sadık kalmak
cling to
sadık kalmak
abide by
konuya sadık kalmak
stick to the point
konuya sadık kalmak
keep to the point
krala sadık kimse
loyalist
metne sadık kalmak
cling to the text
التركية - التركية
Doğru, gerçek
Dostluğu ve bağlılığı içten olan, sadakatli: "Birisi onu alsa, en sadık kadın olacak, en güzel yemekleri pişirecekmiş."- Ç. Altan
Dostluğu ve bağlılığı içten olan, sadakatli
(Osmanlı Dönemi) doğru, doğru sözlü; bağlı
bağlı
SADIK
(Osmanlı Dönemi) (A) Doğru, hakikatli, sadakatlı, dürüst
muhbir-i sâdık
Doğru söyleyici, doğru haber verici [Hz. Muhammed (s.a.v)]
Muhbiri Sâdık
(Osmanlı Dönemi) doğru haberci; Allah ve âhiretle ilgili doğru haberler veren Peygamberimiz (a. s. m. ) ve diğer peygamberler (a. s. ) için kullanılır
sadık
المفضلات