He was very impatient to see his daughter.
- Kızını görmek için çok sabırsızdı.
I'm very impatient to see the new version of Tatoeba.
- Tatoeba'nın yeni sürümünü görmeye çok sabırsızlanıyorum.
I'm eager to go to Boston.
- Boston'a gitmek için sabırsızlanıyorum.
They're eager to see you.
- Onlar seni görmek için sabırsızlanıyorlar.
They are agog to know what happened.
- Hepsi ne olduğunu öğrenmek için sabırsızlanıyordu.