sağdı

listen to the pronunciation of sağdı
التركية - الإنجليزية
paranymph
The best man or bridesmaid at a wedding
{n} a brideman, supporter, helper
One who assists or speaks on behalf of another, particulary in love matters
An ally; a supporter or abettor
A friend of the bridegroom who went with him in his chariot to fetch home the bride
The bridesmaid who conducted the bride to the bridegroom
sağ
right

Did the error occur right from the start or later on? - When? - Hata baştan sağda mı yoksa sonradan mı meydana geldi? - Ne zaman?

In America cars drive on the right side of the road. - Amerika'da arabalar yolun sağ tarafını kullanırlar.

sağ
alive

Tom escaped the gun battle alive and well. - Tom silahlı çatışmadan sağ salim kaçtı.

Is the snake alive or dead? - Yılan sağ mı yoksa ölü mü?

sağ
abate
sağ
(Otomotiv) direction indicator
sağ
(Politika, Siyaset) the right

I took the right fork of the road. - Yolun sağ çatalına gittim.

The rightmost lane is now under construction. - En sağdaki şerit yapım aşamasındadır.

sağ
pure

The air by the sea is pure and healthy. - Deniz havası saf ve sağlıklıdır.

sağ
living

The poor girl made a living by selling flowers. - Zavallı kız, çiçek satarak geçimini sağladı.

What does Tom do for a living? - Tom geçimini neyle sağlar?

sağ
able-bodied
sağ
dexter
sağ
right, (someone, something) who/which is on the right-hand side, dexter
sağ
right, the right-hand side
sağ
right hand

Tom caught the ball with his right hand. - Tom topu sağ eli ile yakaladı.

Tom is left-handed, but he writes with his right hand. - Tom solaktır, ancak sağ eliyle yazar.

sağ
alive; sound, healthy; unadulterated, unmixed, pure katkısız
sağ
right wing

I have a right wing neighbor. - Sağ görüşlü bir komşum var.

sağ
offside
sağ
right in

If you turn right, City Hall will be right in front of you. - Belediye binası, sağa dönünce hemen karşınızda.

Tom used to sit on my right in science class. - Tom fen sınıfımda sağ tarafımda otururdu.

sağ
pol. rightist, right-wing
sağ
pol. right wing
sağ
hoof
sağ
whole

She prepares wholesome meals for her family. - Ailesi için sağlıklı yemekler hazırlar.

All people shall have the right to maintain the minimum standards of wholesome and cultured living. - Tüm insanlar sağlıklı ve kültürlü yaşam minimum standartlarını koruma hakkına sahip olacaktır.

sağdı
المفضلات