sağ

listen to the pronunciation of sağ
التركية - الإنجليزية
right

I order you to turn right. - Sana sağa dönmeni emrediyorum

Did the error occur right from the start or later on? - When? - Hata baştan sağda mı yoksa sonradan mı meydana geldi? - Ne zaman?

alive

I can't help thinking my father is still alive. - Babamın hâlâ sağ olduğunu düşünmeden edemiyorum.

I know you're upset about your car being totaled, but you weren't injured and you should be thankful to be alive. - Arabanın parçalanması hakkında üzgün olduğunu biliyorum fakat yaralanmadın ve sağ olduğuna şükretmelisin.

living

He makes a living as a salesman. - Bir satıcı olarak geçimini sağlıyor.

Tom drives a truck for a living. - Tom geçimini sağlamak için bir kamyon sürmektedir.

right, (someone, something) who/which is on the right-hand side, dexter
right, the right-hand side
right hand

Tom caught the ball with his right hand. - Tom topu sağ eli ile yakaladı.

Raise your right hand. - Sağ elinizi kaldırın.

alive; sound, healthy; unadulterated, unmixed, pure katkısız
right wing

I have a right wing neighbor. - Sağ görüşlü bir komşum var.

dexter
offside
pol. rightist, right-wing
pol. right wing
abate
(Otomotiv) direction indicator
(Politika, Siyaset) the right

The rightmost lane is now under construction. - En sağdaki şerit yapım aşamasındadır.

I took the right fork of the road. - Yolun sağ çatalına gittim.

pure

The air by the sea is pure and healthy. - Deniz havası saf ve sağlıklıdır.

able-bodied
right in

If you turn right, City Hall will be right in front of you. - Belediye binası, sağa dönünce hemen karşınızda.

He turned to the right instead of turning to the left. - O, sola dönme yerine sağa döndü.

hoof
whole

I don't think it's very healthy to cut out whole groups of foods like fats. - Yağlar gibi komple bir yiyecek grubunu kesmeyi çok sağlıklı bulmuyorum.

All people shall have the right to maintain the minimum standards of wholesome and cultured living. - Tüm insanlar sağlıklı ve kültürlü yaşam minimum standartlarını koruma hakkına sahip olacaktır.

sağ kalmak
survive
sağ salim
safe and sound

We're all back safe and sound. - Hepimiz sağ salim geri döndük.

To our great relief, she returned home safe and sound. - Çok rahatladık, o, eve sağ salim döndü.

sağ kol
lieutenant
sağ salim
unscathed
sağ salim
unharmed

Tom survived unharmed. - Tom sağ salim kurtuldu.

All the hostages were released unharmed. - Tüm rehineler sağ salim serbest bırakıldı.

sağ üst
(Bilgisayar) upper right
sağ üst
(Bilgisayar) top-right
sağ üst
(Bilgisayar) right up
sağ-üst
(Bilgisayar) upper-right
sağ kalma
survival
sağ el
right hand
sağ esen
Right-blowing
sağ salim
safely

We'll get them home safely. - Biz onları sağ salim eve götüreceğiz.

He arrived here safely yesterday. - Dün sağ salim buraya geldi.

sağ salim varmak
To safely
Sağ ol
Thank you!, Ta!
Sağ yap!
Turn right!
sağ arka tekerlek
the rear offside tyre
sağ açık
rightwinger
sağ açık
outside right
sağ açık
right wing
sağ demeti
tussock
sağ direkt
(boksta) straight right
sağ eli
right hand

Tom has something in his right hand. - Tom'un sağ elinde bir şeyi var.

Tom blocked Mary's punch, then slapped her with his right hand. - Tom Mary'nin yumruğunu bloke etti, sonra sağ eliyle ona tokat attı.

sağ elini kullanan
right handed
sağ elini kullanan kimse
right handed person
sağ elinin verdiğini sol elin görmesin
(Atasözü) After you've done something kind or philanthropic, don't go around telling the world about it
sağ eliyle iş gören
right handed
sağ eliyle sol kulağını göstermek
to do something the hard way
sağ elle kullanılan
right handed
sağ gösterip sol vurmak
fake
sağ gözünü sol gözünden kıskanmak
to be extremely jealous
sağ gözünü sol gözünden sakınmak
to be very jealous
sağ kalan
surviving

Five hundred soldiers were sent to the city, with less than half of them surviving. - Onların yarısından daha az sağ kalanı ile beş yüz asker şehre gönderildi.

sağ kalanlar
the survivors
sağ kalmak
to remain alive, to survive
sağ kanat
right wing
sağ kanat oyuncusu
rightwinger
sağ kol
right-hand man
sağ kol
right arm
sağ kol
henchman
sağ kroşe
right hander
sağ kroşe
right hand blow
sağ kurtulmak
to survive, to save one's skin
sağ kurtulmak
outlive
sağ salim
unhurt
sağ salim
scot free
sağ salim kurtulmak
get off scot free
sağ salim çıkmak
(fırtına vb) ride out
sağ salim çıkmak
to live through
sağ salim çıkmak
fall on one's feet
sağ savunucu
soccer right fullback, right back
sağ sıra eri
right hand man
sağ taraf
right side

In America cars drive on the right side of the road. - Amerika'da arabalar yolun sağ tarafını kullanırlar.

The left side of Tom's home is in Connecticut, while the right side is in New York. - Sağ tarafı New York'ta iken, Tom'un evinin sol tarafı Connecticut'tadır.

sağ taraf
right hand side
sağ taraf
right

If you turn to the left, you will find the church on your right. - Sola dönerseniz, kiliseyi sağ tarafınızda bulursunuz.

Taro is on the right side of his mother. - Taro, annesinin sağ tarafında.

sağ tarafından kalkmak
(for things) to be going well for one
sağ tribünde
right stand
sağ vuruş
forehand
sağ vuruş
right hander
sağ vuruş
right hand blow
sağ yap
Turn to the right! (said to someone driving a vehicle)
sağ yapmak
to cut the wheels (of an automobile)
sağ çıkmak
to live through, to come through
Başınız sağ olsun
May your life be spared
geri sağ
(Bilgisayar) back right
merkez sağ
(Politika, Siyaset) center-right
yeni sağ
(Politika, Siyaset) new right
üst sağ
(Bilgisayar) top right
başın sağ olsun
I'm sory for your loss
başınız sağ olsun
I'm sory for your loss
sağlar
allows for
sağlar
provides for
sağlar
enables

His salary enables him to live in comfort. - Maaşı onun konfor içinde yaşamasını sağlar.

The property left him by his father enables him to live in comfort. - Babası tarafından ona bırakılan servet onun rahat bir şekilde yaşamasını sağlar.

sağlar
allows

The Eurail pass allows for unlimited travel inside Europe. - Eurail geçişi, Avrupa'da sınırsız seyahat imkanı sağlar.

Truth is like the sun! It allows us to see everything, but does not let us observe it. - Gerçek güneş gibidir! Her şeyi görmemizi sağlar, ancak gözlemlememize izin vermez.

Canın sağ olsun!
Don't worry!
başın sağ olsun
please accept my condolences
fleming sağ el kuralı
fleming's right-hand rule
sen sağ, ben selamet
(Konuşma Dili) The job's over and done with
siz sağ olun
Never mind!/Forget it!/ Don't worry about it
yatay sağ ok
(Bilgisayar) horizontal right arrow
yolun sağ tarafında
on the right side of the road
الإنجليزية - التركية

تعريف sağ في الإنجليزية التركية القاموس.

Udu tutuş, Sağ el ( mızrap ) Açık teller
(Muzik) Udu tutuş, Sağ el ( mızrap ) Açık teller