sızma

listen to the pronunciation of sızma
التركية - الإنجليزية
{i} leakage
infiltration
efflux
oozing
outflow
escape, exudation, leak
leaking, leak; trickling, trickle; oozing, ooze; seepage
permeation
leak
percolation
ooze
trickle
exuding
(Askeri,Gıda) penetration
spurt
transudation
exudation
sızmak
leak
sızmak
{f} seep
sızmak
infiltrate
sızmak
{f} ooze
sızmak
{f} trickle
sızmak
{f} escape
sızmak
transpire
sızmak
permeate
sızmak
get
sız
(Havacılık) free from
sız
bereft
sızmak
flow out
sızmak
penetrate
sızmak
bleed
sızmak
failing
sızmak
flow in
sızmak
exude 
sızmak
(Gıda) drain
sız
exude
sız
{f} ooze

Green slime oozed out the pipe. - Borudan yeşil balçık sızdı.

sız
seep

The cold seeped into her bones. - Soğuk onun kemiklerine sızdı.

If your windows are not airtight, moisture will seep in. - Pencereleriniz hava geçirmez değilse nem içeri sızar.

sız
{f} seeping
sızmak
exude
sız
without

Mary accepted everything without complaining. - Mary sızlanmaksızın her şeyi kabul etti.

I just snuck in Tom's back door without him noticing. - O farkında olmadan Tom'un arka kapısında sızdım.

Sızmak
seep up
Sızmak
bleed into

To keep the sound from bleeding into the other microphones.

muhbirler ve ajanlar vasıtasıyla sızma
(Hukuk) infiltration by agents and informers
sız
devoid of
sız
with no
sız
in
sız
void of
sız
ex
sız
wanting
sız
sine
sız
innocent of
sız
{f} leak

Tom spent all day trying to fix the leak in the roof. - Tom bütün günü çatıdaki sızıntıyı tamir etmek için uğraşarak geçirdi.

There is a leak in the roof. - Çatıda bir sızıntı var.

sızmak
creep
sızmak
to trickle out of/through; to leak or seep from/through; to trickle into; to leak into; to ooze, exude
sızmak
run out
sızmak
leak out
sızmak
to leak, to ooze, to exude; to permeate; to seep, to escape; (sır) to leak out; to infiltrate
sızmak
filter out
sızmak
to pass out (after getting drunk)
sızmak
ooze out
sızmak
effuse
sızmak
percolate
sızmak
transude
sızmak
weep
sızmak
emanate
sızmak
(for a secret) to leak out, become known
sızmak
run
sızmak
to infiltrate, enter (a place) unobtrusively
sızmak
fuddle
tehlikeli boyutta sızma
seepage of dangerous extent
yardım talep edilen devletin bir ajanı yoluyla sızma
(Hukuk) infiltration by undercover agents of the requested state
yardım talep edilen devletin bir muhbiri yoluyla sızma
(Hukuk) infiltration by an informer of the requested state
örgüt içine sızma
(Hukuk) infiltration
şaşırtma, müdahale, karıştırma ve sızma
(Askeri) meaconing, interference, jamming, and intrusion
التركية - التركية
Tasarımda basılı alanın bir kısmının örneğin fotoğrafın sayfanın dışına taşması
Sızdırılmış
Sızmak işi
Kapı, pencere aralıklarından oda havasının değişmesi
Sızmak
kaçmak
sızmak
İnce aralıklardan veya gözeneklerden az miktarda ve belli olmadan yavaş yavaş akmak, çıkmak
sızmak
Gizlice, haber vermeden gitmek, sıvışmak: "Bekir, kaşla göz arasında dışarıya sızdı."- A. İlhan. İçki veya yorgunluk gibi sebeplerle kendinden geçerek uyuyakalmak: "İlacı konyağa döktüm. İki saat sonra Süleyman sızdı."- A. Gündüz
sızmak
Düşman mevzileri arasına gizlice girmek ve ilerlemek
sızmak
İnce aralıklardan veya gözeneklerden az miktarda ve belli olmadan yavaş yavaş akmak, çıkmak: "Cam kenarlarından sızacak esintiyle hasta olacağından korkar."- S. Birsel
sızmak
Gizlice, haber vermeden gitmek, sıvışmak
sızmak
Herhangi bir topluluğu, bir örgütü yolundan saptırmak için gizlice arasına girmek
sızmak
Gizli tutulan haber, sır gibi şeyler duyulmak, yayılmak
sızmak
Düşman mevzileri arasına gizlice girmek ve ilerlemek: "Dağlık bir hudut bölgesinde çıkan ve karşı topraktan sızan yabancı çetelerin yardımıyla günden güne ciddi bir hâl alan alçak bir isyanın bastrılmasıydı."- R. N. Güntekin
sızmak
İçki veya yorgunluk gibi sebeplerle kendinden geçerek uyuyakalmak
الإنجليزية - التركية

تعريف sızma في الإنجليزية التركية القاموس.

sızma zeytinyağı
virgin olive oil
sızma
المفضلات