تعريف sınıf في التركية الإنجليزية القاموس.
- class
The teacher is angry, so please do not make noise in the classroom!
- Öğretmen kızgın, bu nedenle lütfen sınıfta gürültü yapmayın!
Please don't run in the classroom.
- Lütfen sınıfta koşma.
- classroom
There were few children in the classroom.
- Sınıfta az sayıda çocuk vardı.
Please don't run in the classroom.
- Lütfen sınıfta koşma.
- grade
She was in the eighth grade.
- O sekizinci sınıftaydı.
I dropped out of school when I was in the 7th grade.
- Yedinci sınıftayken okulu bıraktım.
- sort
The postmen sort the mail each morning.
- Postacı her sabah postaları sınıflandırır.
We should sort the students' names alphabetically.
- Öğrencilerin isimlerini alfabetik sıraya göre sınıflandırmalıyız.
- sphere
- order
Today, our teacher told us that those who smoke will never grow up. In order to prove it, she shot a seventh-grader named Petya.
- Bugün, öğretmenimiz bize sigara içenlerin asla büyümeyeceğini söyledi. Bunu kanıtlamak için, Petya adında bir yedinci sınıf öğrencisini vurdu.
He ordered the boys not to shout in the classroom.
- Çocuklara sınıfta yüksek sesle konuşmamalarını emretti.
- (Politika, Siyaset) classification
Putting in place a systematic classification of our archives could be a great time saver.
- Arşivlerimizin sistematik bir sınıflandırmasını yerleştirmek büyük bir zaman tasarrufu olabilir.
Classification is not my specialty.
- Sınıflandırma benim uzmanlığım değil.
- classified
In the post office, mail is classified according to the place where it is to go.
- Postanede, posta gideceği yere göre sınıflandırılır.
In Colombia, the population is classified into social strata ranging from one to six, one being the poorest and six being the richest.
- Kolombiya'da nüfus birden altıya kadar değişen sosyal katmanlara göre sınıflandırılır. Bir en fakir olma ve altı en zengin olma.
- caste
- (Denizbilim) classis
- (İstatistik) group
The class was divided into four groups.
- Sınıf dört gruba ayrıldı.
- range
- (Biyoloji) tribe
- circle
- denomination
- class; classroom; grade; form
- (Zooloji) , (Botanik) class
- estate
- category
- form
Form is temporary, class is permanent.
- Biçim geçici, sınıf kalıcıdır.
Since graduation fifteen years ago I have never run into my former classmates.
- On beş yıl önceki mezuniyetten beri eski sınıf arkadaşlarımla hiç karşılaşmadım.
- rank
- States
- schoolroom
- genus
- branch
- race
- class; category
- rate
On a scale of 1 to 10, please rate your proficiency in the following languages.
- 10 a 1 ölçeğinde, lütfen aşağıdaki dillerdeki yeterliliğini sınıflandır.
- (Askeriye) corps: İstihkâm Sınıfı Corps of Engineers
- taxon
- run
Tom gave up running for class president.
- Tom sınıf başkanlığı için adaylığını koymaktan vazgeçti.
Who can run fastest in your class?
- Senin sınıfında en hızlı kim koşabilir?
- remove
- sınıf arkadaşı
- classmate
Did you recognize your old classmate?
- Eski sınıf arkadaşını tanıdın mı?
Tom and Mary were classmates.
- Tom ve Mary sınıf arkadaşıydı.
- sınıf mevcudu
- class size
- sınıf adları
- (Bilgisayar) class names
- sınıf adı
- (Bilgisayar) class name
- sınıf arkadaşı
- schoolmate
- sınıf arkadaşı
- schoolfellow
- sınıf atlamak
- advance
- sınıf başkanı
- class president
- sınıf başkanı
- class prefect
- sınıf bilgisi
- (Bilgisayar) class info
- sınıf ekle
- (Bilgisayar) add class
- sınıf geçmek
- pass
- sınıf kimliği
- (Bilgisayar) class id
- sınıf no
- (Bilgisayar) class id
- sınıf okulu
- (Askeri) service school
- sınıf oluştur
- (Bilgisayar) create class
- sınıf ortamı
- classroom environment
- sınıf sil
- (Bilgisayar) delete class
- sınıf türü
- (Bilgisayar) class type
- sınıf yapısı
- class structure
- sınıf yönetimi
- classroom management
- sınıf çevresi
- classroom environment
- sınıf ıd
- (Bilgisayar) class id
- sınıf geçme
- promotion
- sınıf içi eğitim
- Desk training
- sınıf adı al
- (Bilgisayar) get class name
- sınıf adını al
- (Bilgisayar) get class name
- sınıf analizi
- class analysis
- sınıf aralığı
- class interval
- sınıf arası
- class interval
- sınıf aç
- (Bilgisayar) open class
- sınıf başkanı
- prefect
- sınıf başkanı
- class prefect, class monitor, class president
- sınıf bilinci
- class consciousness
- sınıf birincisi olmak
- top a class
- sınıf deposu
- class store
- sınıf deposu
- (Askeri) branch depot
- sınıf dergisi
- (Ticaret) class magazine
- sınıf dizini
- (Bilgisayar) class string
- sınıf erişimi
- (Bilgisayar) class access
- sınıf etkin
- (Bilgisayar) class is active
- sınıf farkı
- class distinction
- sınıf farkı gözeten
- class conscious
- sınıf fasılası
- class interval
- sınıf fiyatı
- (Ticaret) class price
- sınıf geçirmek
- promote
- sınıf ihtiyat koordinasyon merkezi
- (Askeri) service reserve coordination center
- sınıf ittifakı
- class allegiance
- sınıf kabul merkezi; Tek Entegreli Harekat Planı cevap hücresi; standart ihtiyaç
- (Askeri) service reception center; Single Integrated Operational Plan (SIOP) response cell; standard requirements code; survival recovery center
- sınıf kodu
- (Bilgisayar,Teknik) class code
- sınıf mevzuatı
- (Politika, Siyaset) class legislation
- sınıf modülü
- (Bilgisayar) class module
- sınıf mücadelesi
- the class struggle, the class war
- sınıf nefreti
- class hatred
- sınıf nesnesi
- class object
- sınıf notu
- (Eğitim) class mark
- sınıf ortası
- (Eğitim) class mark
- sınıf savaşı
- class war
- sınıf seçimi
- (Tıp) class designation
- sınıf sıraları
- classroom desks
- sınıf sırası
- classroom desk
- sınıf tasviri
- (Politika, Siyaset) class description
- sınıf tekrarı
- (Eğitim) repeating a grade level
- sınıf yok
- (Bilgisayar) no class
- sınıf çatışması
- class conflict/struggle
- sınıf öğrencisi
- former
- sınıf öğrencisi
- grader
She's a second grader.
- O ikinci sınıf öğrencisi.
I'm an eighth grader.
- Ben bir sekizinci sınıf öğrencisiyim.
- sınıf öğretmeni
- class teacher, form teacher, form master, form mistress
- sınıf şuuru
- class consciousness
- sınıf/dersler
- (Bilgisayar) class/lessons
- üst sınıf
- superclass
- üçüncü sınıf
- third class
- birinci sınıf
- topping
- birinci sınıf
- high-class
- birinci sınıf
- (Turizm) business class
- birinci sınıf
- world-class
- birinci sınıf
- of the first water
- birinci sınıf
- high grade
- birinci sınıf
- first-class
- birinci sınıf
- top-notch
- birinci sınıf
- excellent
- birinci sınıf
- world class
- birinci sınıf
- (deyim) a-1
- birinci sınıf
- first grade
- birinci sınıf
- (deyim,Kanun) a1
- birinci sınıf
- hunky-dory
- birinci sınıf
- slap-up
- birinci sınıf
- (deyim) the first water
- birinci sınıf
- (Konuşma Dili) blue chip
- birinci sınıf
- first-rate
- birinci sınıf
- top-drawer
- birinci sınıf hisse senedi
- (Konuşma Dili) blue chip
- birinci sınıf öğrencisi
- (Eğitim) freshmen
- ikinci sınıf
- cabin class
- toplumsal sınıf
- walk of life
- toplumsal sınıf
- social class
- yönetici sınıf
- ruling class
- sınıf öğretmeni
- classroom teacher
- 4. sınıf öğrencisi
- fourth grade student
- Sınıf öğretmeni
- form tutor
She likes her form tutor at school.
- sınıflar
- classes
I teach classes here five days a week.
- Haftada beş gün buradaki sınıflara ders veririm.
Tom taught all his classes today, even though he had a terrible headache.
- Tom korkunç bir ağrısına rağmen bugün bütün sınıflarına öğretti.
- sınıflar
- clauses
- alt sınıf öğrencilerini uşak gibi kullanma
- fagging
- birici sınıf mal
- super
- birinci sınıf
- a) first-class b) first-rate, excellent c) (okulda) first grade
- birinci sınıf
- first class
I'm sorry we couldn't get you a seat on first class.
- Üzgünüm, sana birinci sınıfta bir yer alamadık.
Discover all the services and advantages of first class.
- Birinci sınıfın tüm hizmetlerini ve avantajlarını keşfedin.
- birinci sınıf astsubay
- (Askeri) chief warrant officer
- birinci sınıf astsubay
- (Askeri) army mine planter service
- birinci sınıf aşçı
- cordon blue
- birinci sınıf banka
- first class bank
- birinci sınıf borçlu
- (Ticaret) prime borrower
- birinci sınıf değerli evrak
- (Ticaret) fine paper
- birinci sınıf er
- (Askeri) private first class
- birinci sınıf harbiyeli
- (Askeri) freshman cadet
- birinci sınıf havaalanı
- (Askeri) first-class airport
- birinci sınıf hizmet
- first-class service
- birinci sınıf insan
- the salt of the earth
- birinci sınıf posta
- first class mail
- birinci sınıf tatiller
- (Turizm) a la carte
- birinci sınıf usta
- (İnşaat) first class skilled worker
- birinci sınıf öğrencisi
- freshman in college
- birinci sınıf öğrencisi
- first-year student
- birinci sınıf öğrencisi
- frosh
- birinci sınıf şey
- crack
- birinci sınıf şey
- topper
- büyük öğrenciye hizmet eden alt sınıf öğrencisi
- fag
- egemen sınıf
- (Politika, Siyaset) dominant class
- ekonomik sınıf
- economic grade
- emekçi sınıf
- the working class, proletariat
- en küçük ekolojik sınıf
- ecotype
- esas sınıf
- (Askeri) basic branch
- geçici sınıf
- (Askeri) carrier branch
- ikinci mevki/sınıf
- 1. second-class. 2. the second-class section (in a boat, train, airplane)
- ikinci sınıf
- second class, second-rate
- ikinci sınıf
- second-rate
She is a second-rate singer at best.
- Olsa olsa o, ikinci sınıf bir şarkıcı.
It is at best a second-rate hotel.
- Bu en iyi ikinci sınıf bir otel.
- ikinci sınıf hisse senedi
- (Ticaret) second rate stock
- ikinci sınıf kıdemli subay
- (Askeri) warrant officer, junior grade
- ikinci sınıf posta
- (Ticaret) second class mail
- ikinci sınıf öğrencisi
- (üniv.) sophomore
- ikinci ve üçüncü sınıf öğrencisi
- sophister
- mahdut görevli sınıf
- (Askeri) limited assignment
- onikinci sınıf
- (Eğitim) twelfth grade
- orta sınıf
- middle-class
- orta sınıf
- middle class
That party is always pandering to the middle class.
- O parti her zaman orta sınıfı kötülüğe teşvik ediyor.
They were members of the middle class.
- Onlar orta sınıfın üyeleriydi
- orta sınıf öğrencisi
- middler
- seçkin sınıf
- choice
- seçkin sınıf
- élite
- son sınıf
- the senior class
- son sınıf öğrencisi
- senior
I am a senior at Hyogo University.
- Hyogo Üniversitesinde son sınıf öğrencisiyim.
Tom is a high school senior.
- Tom lise son sınıf öğrencisi.
- sorumlu olarak sınıf geçme
- (Eğitim) conditional pass
- sosyal sınıf
- caste
- sosyo ekonomik sınıf
- social economic class
- tahsil görmüş sınıf
- clerisy
- toplumsal sınıf düzeni
- stratification
- verimsiz sınıf
- (Ticaret) sterile class
- yönetici sınıf sociol
- ruling class
- yüksek sınıf
- higher rank
- yüksek sınıf
- high class
- üniversitede birinci sınıf öğrencisi
- fresher, freshman
- üst sınıfa geçmeden önceki ara sınıf
- remove
- üçüncü sınıf
- third rate
- üçüncü ve dördüncü sınıf öğrencisi
- sophister