This club is fearfully dull. The dance floor is empty and the smoking patio is packed.
- Bu kulüp korkunç şekilde sıkıcıdır. Dans alanı boş ve sigara içme verandası tıka basa doludur.
Frankly speaking, his speeches are always dull.
- Açıkçası, onun konuşmaları her zaman sıkıcı.
I told you the concert was going to be boring. Why didn't you believe me?
- Sana konserin sıkıcı olacağını söyledim. Niçin beni dinlemedin?
I used to use Twitter, but then found it a bit boring, so I stopped using it.
- Twitter'ı kullanırdım, fakat sonra onu sıkıcı biraz buldum, bu yüzden onu kullanmayı durdurdum.
If life is ridiculous and absurd, be glad that it is not tedious.
- Eğer hayat gülünç ve saçma ise dert etmeyin çünkü bu en azından sıkıcı değil demektir.
Waiting for a train is tedious.
- Bir tren beklemek sıkıcı.
The party was perfectly deadly.
- Parti tamamen sıkıcıydı.
Your friend is tiresome.
- Arkadaşın can sıkıcı.
You're getting very tiresome.
- Çok sıkıcı oluyorsun.
He has a very dry sense of humor.
- Onun çok sıkıcı bir mizah duygusu var.
The lecture was as boring as watching paint dry.
- Ders kuru boya izlemek kadar sıkıcıydı.
The silence is oppressive.
- Sessizlik can sıkıcıdır.
The air in this room's very stuffy.
- Bu odadaki hava çok sıkıcı.
Compared to basketball, baseball might be considered a little slow and boring.
- Basketbolla karşılaştırıldığında, beyzbolun biraz yavaş ve sıkıcı olabileceği düşünülebilir.
Tom likes golf, but Mary thinks it's slow and boring.
- Tom golf sever ama Mary onun yavaş ve sıkıcı olduğunu düşünüyor.
He has an irksome personality.
- Onun can sıkıcı bir kişiliği var.
The party was perfectly deadly.
- Parti tamamen sıkıcıydı.
Tom was boring, but Mary wasn't.
- Tom can sıkıcıydı, ancak Mary değildi.
My parents keep arguing about stupid things. It's so annoying!
- Ailem aptal şeyler hakkında tartışmayı sürdürüyor. Bu çok can sıkıcı!
My friends always say I'm too calm, but my family always says I'm too annoying.
- Arkadaşlarım her zaman benim sakin olduğumu söyler fakat ailem her zaman can sıkıcı olduğumu söyler.
I never do anything embarrassing.
- Asla can sıkıcı bir şey yapmam.
It's an embarrassing question.
- O, can sıkıcı bir soru.
They are weary of their tedious work.
- Onlar can sıkıcı işlerinden dolayı bitkindiler.
Why are women such bothersome creatures?
- Kadınlar niçin böyle can sıkıcı varlıklardır.
I knew it would be painful.
- Bunun can sıkıcı olacağını biliyordum.
It's painful to be rejected.
- Reddedilmek can sıkıcı.