Don't use all the hot water.
- Sıcak suyun tümünü kullanma.
In the summer it's very hot in southern Spain.
- Yazın, güney İspanya'da hava çok sıcaktır.
The warmth after the chills intoxicated us.
- Titremelerden sonraki sıcaklık bizi mest etti.
In other words, reliability is impossible unless there is a natural warmth.
- Diğer bir deyişle, doğal bir sıcaklık olmadığı sürece, güvenilirlik mümkün değildir.
Man, too, has been given protective devices against extreme temperatures.
- İnsana da aşırı sıcaklıklara karşı koruyucu cihazlar verilmektedir.
Man's skin is very sensitive to temperature changes.
- İnsan cildi sıcaklık değişikliklerine karşı çok duyarlıdır.
It's very warm today.
- Bugün hava çok sıcak.
It's very warm. Shall I turn on the air conditioner?
- Burası çok sıcak. Klimayı açayım mı?
Tom almost passed out from the heat.
- Tom sıcaklıktan dolayı neredeyse bayılacaktı.
I don't like studying in this heat.
- Bu sıcaklıkta çalışmayı sevmiyorum.
It was very sultry that night.
- O gece hava çok sıcak ve nemliydi.
Tom passed out from the heat.
- Tom sıcaktan bayıldı.
Tom says he can't put up with the heat any longer.
- Tom sıcaklığa daha fazla katlanamayacağını söylüyor.
It will get warmer soon.
- Yakında hava daha sıcak olacak.
It will become much warmer in March.
- Mart ayında hava daha da sıcak olacak.
The new president was a warm and friendly man.
- Yeni başkan, sıcak ve samimi bir insandı.
It was a warm, friendly meeting.
- O sıcak, samimi bir toplantı oldu.
It was so hot in Australia yesterday that Tom managed to fry an egg on a shovel.
- Dün Avustralya'da hava o kadar sıcaktı ki Tom küreğin üstünde bir yumurta kızartmayı başardı.
The hot bath relaxed her.
- Sıcak bir banyo, onu rahatlattı.
Tom filled the bathtub with hot water.
- Tom küveti sıcak su ile doldurdu.