Tom was able to fit everything he owned into one suitcase.
- Tom'un bir bavul içine sahip olduğu her şeyi sığdırması mümkün oldu.
I bought a green couch yesterday, but I couldn't fit it through the door, so I had to return it.
- Dün yeşil bir kanepe aldım, ama kapıdan sığdıramadım, bu yüzden geri iade etmek zorunda kaldım.
Tom went splashing through the shallows.
- Tom sığ yerlerde su sıçratmaya gitti.
The pond is too shallow for swimming.
- Havuz yüzülemiyecek kadar çok sığ.
You're just so superficial and shallow.
- Sen sadece çok yüzeysel ve sığsın.