süslenmek

listen to the pronunciation of süslenmek
التركية - الإنجليزية
prink
prank oneself out
dress up
to be decorated, be adorned, be embellished. süslenip püslenmek to doll oneself up fit to kill (used derogatorily)
prank oneself up
to deck oneself out, doll oneself up
make one's toilet
titivate
smarten up
to be decorated; to adorn oneself out, to deck oneself out
beautify
adorn oneself out
fancy up
prink up
deck up
fig out
fig up
gussy up
doll
süsle
{f} caparison
süslenme
{i} toilet
süsle
{f} ornament

They decorated the tree with stars and ornaments. - Ağacı yıldızlar ve takılarla süslediler.

Some of the students decorated the classroom with Christmas ornaments. - Öğrencilerden bazıları sınıfı yılbaşı süsleri ile süsledi.

süsle
adorn

They adorned the room with flowers. - Onlar odayı çiçeklerle süslemişler.

süsle
embellish

I told her the truth. I just added a few embellishments. - Ona gerçeği söyledim. Sadece birkaç süslemeler ekledim.

süsle
{f} grace
süsle
emblazon
süsle
{f} embellished
süsle
{f} garnishing
süsle
doll up
süsle
decorate with
süsle
embroider

I don't embroider their handkerchiefs. - Onların mendillerini süslemiyorum.

süsle
{f} garnish

Borscht is often garnished with dill and sour cream. - Pancar çorbası genellikle dereotu ve ekşi krema ile süslenir.

süsle
adorned

They adorned the room with flowers. - Onlar odayı çiçeklerle süslemişler.

cumartesi kibarı gibi süslenmek
to dress up in a gaudy style
giyinip süslenmek
get up
giyinip süslenmek
doll up
giyinip süslenmek
doll out
süsle
prink
süsle
primp
süsle
bedeck
süsle
dizen
süsle
titivate
süsle
dollup
التركية - التركية
Kendini süslemek: "O gün yılbaşı olduğu için pek süslenmişti."- S. F. Abasıyanık
Kendini süslemek
Süslemek işine konu olmak
Süsleme işine konu olmak: "Her türlü çiçekle kırlar süslenmiş / Yeşil yaprak giyer dumanlı dağlar."- Âşık Veysel
Süslenme
(Osmanlı Dönemi) TEŞENNÜF
süslenme
Süslenmek işi
süslenme
Süslenmek işi: "Sekiz evin sekiz hanımı da hararetli bir süslenme yarışına girdiler."- H. Taner
süslenmek
المفضلات