Tom took Mary to a fancy restaurant on their anniversary.
- Tom evlilik yıl dönümlerinde Mary'yi süslü bir restorana götürdü.
You don't need to wear anything fancy.
- Süslü bir şey giymene gerek yok.
That ornate silver platter is my favorite!
- Bu süslü gümüş tabak, benim favorim!
I was expecting something a little fancier that this.
- Bundan biraz daha süslü bir şey bekliyordum.