تعريف süren في التركية الإنجليزية القاموس.
- ongoing
- continuation
- uzun süren
- protracted
Because of the protracted depression, many workers are unemployed.
- Uzun süren depresyondan dolayı birçok işçi işsiz.
- ömür boyu süren
- lifetime
This is the opportunity of a lifetime.
- Bu, bir ömür boyu süren fırsattır.
- hüküm süren
- prevalent
- hüküm süren
- prevailing
- sür
- {f} drove
Tom got into the driver's seat and drove off.
- Tom sürücünün yerine oturdu ve uzaklaştı.
Tom thought he could reach the airport on time if he drove a little over the speed limit.
- Tom birazcık hız limitinin üzerinde sürerse vaktinde havaalanına yetişebileceğini düşündü.
- sür
- {f} exile
He was exiled from his country.
- O, ülkesinden sürgün edildi.
He was exiled from his own country.
- Kendi ülkesinden sürgün edildi.
- sür
- {f} smeared
- sür
- {f} tilled
- sür
- {f} last
I had my driver's license renewed last month.
- Sürücü ehliyetimi geçen ay yenilettim.
The rain lasted five days.
- Yağmur beş gün sürdü.
- sür
- impel
- sür
- {f} drive
Do you know how to drive a car?
- Nasıl araba süreceğini biliyor musun?
I had my driver's license renewed last month.
- Sürücü belgemi geçen ay yenilettim.
- sür
- {f} lasting
The war lasting for years impoverished the country.
- Yıllar süren savaş ülkeyi fakirleştirdi.
- sür
- driven
Tom shouldn't have driven Mary's car.
- Tom Mary'nin arabasını sürmemeliydi.
Have you ever driven a sports car?
- Hiç spor araba sürdün mü?
- sür
- deport
Neither Tom nor Mary has been deported.
- Ne Tom ne de Mary sürgün edildi.
- sür
- banish
Napoleon was banished to Elba in 1814.
- Napolyon 1814'te Elba adasına sürgün edildi.
We banished him from the country.
- Biz onu ülkeden sürdük.
- sür
- deported
Neither Tom nor Mary has been deported.
- Ne Tom ne de Mary sürgün edildi.
- uzun süren
- long lasting
- uzun süren
- enduring
- altı yıl süren
- sexennial
- beş yıl süren
- quinquennial
- bir an süren
- momentary
- bir yıl süren
- yearlong
- borsa kapanınca sokakta süren piyasa
- kerb market
- dört sene süren
- quadrennial
- dört yıl süren olay
- quadrennial
- gece boyunca süren
- nightlong
- gün boyu süren
- around-the-clock
- gün boyu süren
- round the clock
- gün boyu süren
- day long
- hüküm süren
- in the ascendent
- hüküm süren
- governing
- hüküm süren
- in the ascendant
- hüküm süren
- suzerain
- hüküm süren kraliçe
- regina
- iki ay süren
- bimonthly
- iki yıl süren
- biennial
- ileri süren kimse
- assertor
- iz süren avcı
- stalker
- iz süren kimse
- tracker
- iz süren köpek
- tracker dog
- kısa süren
- short winded
- kısa süren
- fleeting
- kısa süren
- fleet
- kısa süren rüzgâr
- (uçak) air bump
- kısa süren seks
- quickie
- kısa süren soğuk
- cold snap
- kısa süren şans
- streak of luck
- kısa süren şiddetli rüzgâr
- scud
- on yıl süren
- decade-long
- piyasaya süren kimse
- (sahte şey) utterer
- saban süren kimse
- plowman
- saban süren kimse
- ploughman
- saltanat süren
- regnant
- sekiz yıl süren
- octennial
- sür
- expatriate
- sür
- {f} smear
- uzun süren
- long acting
- uzun süren
- slow
- uzun süren
- agelong
- uzun süren
- long term
- uzun süren
- taking a long time
- uzun süren
- durable
- uzun süren
- everlasting
- uzun süren
- long drawn out
- yedi yıl süren
- septennial
- yirmi yıl süren
- vicennial
- yüzyıllar süren
- agelong
- zahmetli ve uzun süren iş
- a long slog
- çağlar boyu süren
- agelong
- çok kısa süren şey
- snatch
- üç yüzyıl süren
- tercentennial