If the rental period is extended beyond the agreed period, it shall be calculated a prorated rent.
- Kiralama süresi kararlaştırılan süreden daha uzun ise, bir orantılı kira hesaplanacaktır.
When she is on her period she can be more disagreeable than usual.
I will stay here for a short period.
- Burada kısa bir süre için kalacağım.
Many have suffered oppression and misery for a long period of time under the rule of colonialism.
- Birçoğu sömürgeciliğin egemenliği altında uzun bir süre baskı ve sefaletten çekmiştir.
How much time does she need to translate this book?
- Bu kitabı tercüme etmek için ne kadar süreye ihtiyacı var?
They have lived here for a long time.
- Onlar uzun süredir burada yaşıyor.
Tom has a short attention span.
- Tom'un kısa bir dikkat süresi var.
He has a short attention span.
- Kısa bir dikkat süresi var.
The president's term lasts four years.
- Cumhurbaşkanının görev süresi dört yıl sürer.
I suppose it's different when you think about it over the long term.
- Sanırım onun hakkında uzun süre düşündüğünde o farklıdır.
Keep distance from trucks and other vehicles when driving.
- Araba sürerken kamyonlardan ve diğer araçlardan uzak durun.
Many have suffered oppression and misery for a long period of time under the rule of colonialism.
- Birçoğu sömürgeciliğin egemenliği altında uzun bir süre baskı ve sefaletten çekmiştir.
She was sent to a psychiatric hospital for an indefinite period of time.
- O belirsiz bir süre için bir akıl hastanesine gönderildi.
As long as there's life, there is hope.
- Hayat olduğu sürece, ümit vardır.
Tom soon adapted himself to school life.
- Tom kısa sürede kendini okul hayatına alıştırdı.
Tom has made steady progress.
- Tom sürekli ilerleme kaydetti.
Applications are due by Monday.
- Başvurular için süre sonu pazartesi.
Great successes are due to constant efforts.
- Büyük başarılar sürekli çabalar nedeniyledir.
The software company collapsed during the recession.
- Yazılım şirketi ekonomik durgunluk sürecinde büyük başarısızlığa uğradı.
I'd like to go to Takayama during festival time.
- Ben festival süresince Takayama'ya gitmek istiyorum.
I haven't seen anything of him for some time.
- Bir süredir onunla ilgili bir şey görmedim.
They have lived here for a long time.
- Onlar uzun süredir burada yaşıyor.
While there is life, there is hope.
- Yaşam olduğu sürece umut da olacaktır.
I want to leave these packages for a while.
- Bu paketleri kısa bir süreliğine bırakmak istiyorum.
Spacewalks usually last between five and eight hours, depending on the job.
- Uzay yürüyüşleri genellikle işe bağlı olarak, beş ve sekiz saat arasında sürer.
Air atoms and molecules are constantly escaping to space from the exosphere.
- Hava atomları ve molekülleri sürekli egzosferden uzaya kaçmaktadır.
In the meantime you can just put on a sweater if you're cold.
- Bu süre zarfında eğer üşüyorsan sadece bir kazak giy.
The natives were tormented by a long spell of dry weather.
- Yerlilere uzun süre kurak havayla işkence yapıldı.
My season ticket expires on March 31.
- Benim sezon biletimin süresi 31 Martta doluyor.
I got stronger overnight.
- Kısa sürede daha güçlü oldum.
Tom is coming over in a little while.
- Tom kısa sürede ziyaret edecek.
The length of our stay there will be one week.
- Bizim orada kalma süremiz bir hafta olacak.
How long does Tony run every day?
- Tony her gün ne kadar süre çalışır?
How long can we survive in here before we run out of air?
- Havayı bitirmeden önce ne kadar süre burada yaşayabiliriz?
A bout lasts about five minutes.
- Bir nöbet yaklaşık beş dakika sürer.