تعريف sürücü في التركية الإنجليزية القاموس.
- driver
He works on the railroad as a driver.
- O, bir sürücü olarak demir yolunda çalışır.
I had my driver's license renewed last month.
- Sürücü ehliyetimi geçen ay yenilettim.
- (bilgisayar) drive
- driver (of a vehicle)
- driver; motorist; drive, disk drive
- automobilist
- autoist
- driver , drive
- comp. drive
- driving
His job is driving a sight-seeing bus.
- Onun işi, bir tur otobüsü sürücülüğüdür.
Why do you think Tom wasn't able to pass his driving test?
- Tom'un niçin sürücü testini geçemediğini düşünüyorsun?
- host drive
- operator's
- herder
- (Ticaret) carrier
- rider
Bike helmets can protect riders from serious head injuries.
- Bisiklet kaskları, sürücüleri ciddi kafa yaralanmalarından koruyabilir.
- disk drive
My laptop doesn't have an optical disk drive.
- Dizüstü bilgisayarımda optik disk sürücüsü yok.
This computer has a floppy disk drive.
- Bu bilgisayarın disket sürücüsü var.
- (Bilgisayar) disk in
- jehu
- impellent
- dr
- {i} drive
I had my driver's license renewed last month.
- Sürücü ehliyetimi geçen ay yenilettim.
Do you think he is a good driver?
- Onun iyi bir sürücü olduğunu düşünüyor musun?
- driver, drive
- motorist
Motorists should anticipate traffic delays.
- Sürücüler trafik gecikmelerini önceden tahmin etmeliler.
A stop sign tells motorists to stop before a crosswalk at an intersection.
- Bir dur işareti bir kavşakta yaya geçidinde önce sürücülere durmalarını söyler.
- herd
- sürücü kursu
- Driving school
- sürücü adı
- drive name
- sürücü belgesi
- driving licence, driver's license
- sürücü belgesi
- driver's license
- sürücü belgesi
- driver license
- sürücü belgesi
- driving license
- sürücü düzgün mü?
- (Bilgisayar) is drive good?
- sürücü ehliyeti
- driver's license
- sürücü ehliyeti
- driving license
- sürücü ehliyeti
- driver license
- sürücü gerilim
- driving potential
- sürücü göstergesi
- drive designator , drive designator
- sürücü harfi
- drive identifier
- sürücü katı
- driver stage
- sürücü koltuğu
- driver's seat
- sürücü kuvvet
- propelling force
- sürücü sinyal
- driving signal
- sürücü tanıtıcısı
- drive identifier
- sürücü yeri
- cockpit
- sürücü yeri
- cab, driver's cap
- sürücü/birim
- (Bilgisayar) drive/volume
- disket sürücü
- (Bilgisayar) floppy drive
- fiziksel sürücü
- (Bilgisayar) physical drive
- geçerli sürücü
- (Bilgisayar) current driver
- hedef sürücü
- (Bilgisayar) destination in
- temiz sürücü
- (Bilgisayar) clean drive
- teyp sürücü
- (Bilgisayar,Teknik) tape drive
- zip sürücü
- (Bilgisayar) zip drive
- sürücü belgesi
- driving licence
- sürücü belgesi
- driver licence
- sürücüler
- Drivers
- aşırı hız yapan sürücü
- speeder
They catch a lot of speeders around here.
- Onlar bu civarda bir sürü aşırı hız yapan sürücüleri yakalarlar.
- aşırı hız yapan sürücü
- speedster
- bant sürücü
- tape drive
- bu benim uluslararası sürücü iznim
- This is my international driving permit
- clik! sürücü
- (Bilgisayar) clik! drive
- dikkatli sürücü
- careful driver
- disk sürücü
- disk drive
My laptop doesn't have an optical disk drive.
- Dizüstü bilgisayarımda optik disk sürücüsü yok.
- disket sürücü dolu
- (Bilgisayar) disk drive full
- floppy sürücü
- (Bilgisayar) floppy driver
- grafik sürücü
- (Bilgisayar) graphic driver
- güvercin sürücü
- loft
- hazır sürücü
- default drive
- hız yapan sürücü
- speeder
They catch a lot of speeders around here.
- Onlar bu civarda bir sürü aşırı hız yapan sürücüleri yakalarlar.
- hız yapan sürücü
- speedster
- hızlı giden sürücü
- scorcher
- kaza yapıp kaçan sürücü
- hit and run driver
- optik sürücü
- (Bilgisayar) optical drive
- saygısız ve bencil sürücü
- road hog
- seri sürücü
- (Bilgisayar) serial driver
- sigara sürücü
- cigarette pusher
- sonraki sürücü
- (Bilgisayar) next drive
- trafiği karıştıran sürücü
- road hog
- windows sürücü kitaplığı
- (Bilgisayar) windows driver library
- yolun ortasından giden sürücü
- road hog
- yüksek süratli kablo sürücü modemi
- (Askeri) high speed cable driver modem
- çılgın sürücü
- (Argo) lane pirate
- şerit sürücü
- tape drive