sözünden

listen to the pronunciation of sözünden
التركية - الإنجليزية
back

I thought you might back out. - Sözünden dönebileceğini düşündüm.

Tom certainly doesn't seem like the kind of person that would back down. - Tom kesinlikle sözünden dönecek bir insan tipi gibi görünmüyor.

The inside margin of a page
The roof of a horizontal underground passage
to brace the yards so that the wind presses on the front of the sail, to slow the ship
The side of any object which is opposite the front or useful side

Turn the book over and look at the back.

In some team sports, a position behind most players on the team
the position of a player on a football team who is stationed behind the line of scrimmage
in repayment or retaliation; "we paid back everything we had borrowed"; "he hit me and I hit him back"; "I was kept in after school for talking back to the teacher"
A garment for the back; hence, clothing
To write upon the back of; as, to back a letter; to indorse; as, to back a note or legal document
To a former state, condition, or station; as, to go back to private life; to go back to barbarism
To support
In arrear; as, to be back in one's rent
establish as valid or genuine; "Can you back up your claims?"
cause to travel backward; "back the car into the parking spot"
Toward the stern
That which is farthest away from the front
| Main Page | Gallery Online | New Releases Gift Gallery | Glossary & Editions | Guest Book Order | Email Us | About the Gallery
The rear of body, especially the part between the neck and the end of the spine and opposite the chest and belly
(football) a person who plays in the backfield
the change direction contrary to its normal pattern (anticlockwise in the northern hemisphere, clockwise in the southern)
söz
statement

I'm going to ascertain the truth of his statement. - Onun sözünün aslını araştıracağım.

I could not believe his statement. - Ben onun sözüne inanamadım.

söz
promise

Your stomach won't be full from promises. - Miden sözlerden dolu olmayacaktır.

He promised to meet him at the coffee shop. - Onunla kahve dükkanında buluşmaya söz verdi.

söz
word

A lot of English words are derived from Latin. - Birçok İngilizce sözcük, Latince'den türemiştir.

Impossible is not a French word. - Impossible Fransızca bir sözcük değildir.

sözünden dönmek
Back pedal, break one's word, back down, back down from, back out, back out of, backtrack, renege
sözünden cayma
breach of promise
sözünden dönen kimse
quitter
sözünden dönme
backdown
sözünden dönme
retractation
sözünden dönme
retraction
sözünden dönmek
to go back on one's word
sözünden dönmek
back out of
sözünden dönmek
back out
sözünden dönmek
back down
sözünden dönmek
to go back on one's word, to break one's promise, to cry off
sözünden dönmek
break one's word
sözünden dönmek
back pedal
sözünden dönmek
backtrack
sözünden dönmek
back down from
sözünden dönmek
renege
sözünden dönmemek
to keep one's word
sözünden çıkmamak never
to think of bucking (someone), never to think of going against (someone's) wishes or orders
söz
upon my word
söz
expression

I'll look up the expression in the dictionary. - Ben ifadeye sözlükte bakacağım.

söz
{s} wordy
söz
{i} plight
sözünden dönmek
(Fiili Deyim ) go back on
söz
gossip
söz
asseverate
söz
rumour
söz
commitment

Unfortunately, I have a commitment. - Ne yazık ki bir sözüm var.

I'm sorry, I already have another commitment. - Üzgünüm, benim zaten başka bir sözüm var.

söz
dixit
söz
(Dilbilim) parole
söz
fluent
söz
iron
sözünden dönmek
go back on one's promise
sözünden dönmek
break a promise
sözünden dönmek
renege on a promise
sözünden dönmek
break one's promise
söz
{i} say

Tom says that he doesn't remember having made such a promise. - Tom öyle bir söz verdiğini hatırlamadığını söylüyor.

Tom doesn't have a say in that matter. - Tom'un o konuda bir sözü yok.

söz
wording
söz
saying

Have you ever heard the saying: Lying leads to thieving? - Sen hiç yalan söyleme hırsızlığa götürür sözünü duydun mu?

As the saying goes: Speech is silver, silence is gold. - Atasözünde dendiği gibi; söz gümüşse, sükut altındır.

söz
assurance
söz
foregoing
söz
pledge

The pledge to stop smoking cigarettes ranks among the top ten New Year's resolutions year after year. - Sigarayı bırakma sözü her yıl ilk on Yeni Yıl kararı arasında yer alıyor.

She pledged herself never to do it again. - Bunu bir daha asla yapmayacağına dair kendi kendine söz verdi.

söz
remark

I interpreted his remark as a threat. - Onun sözlerini bir tehdit olarak yorumladım.

My remarks were not aimed at you. - Sözlerim size yönelik değildi.

söz
{i} term

The short term contract employees were dismissed without notice. - Kısa vadeli sözleşmeli personel haber vermeden işten çıkarıldı.

According to the terms of the contract, your payment was due on May 31st. - Sözleşme şartlarına göre, ödemenizin vadesi 31 Mayısta idi.

söz
asseveration
söz
undertaking
sözünden dönmek
cry off
sözünden dönmek
rat
söz
spoken of
söz
{i} sentence

Tom really likes this sentence. - Tom bu sözü gerçekten seviyor.

But that's not the whole picture. Tatoeba is not just an open, collaborative, multilingual dictionary of sentences. It's part of an ecosystem that we want to build. - Ama bütün resim bu değil. Tatoeba sadece açık, işbirlikçi, çok dilli cümleler sözlüğü değildir. O, yapmak istediğimiz bir ekosistemin parçasıdır.

söz
vocable
söz
mentions

Mary becomes angry when Tom mentions her weight. - Mary, Tom onun ağırlığından söz ettiği zaman sinirlenir.

Nobody mentions my country. - Hiç kimse ülkemden söz etmiyor.

sözünden dönmek
go back on one´s promise/word
sözünden dönmek
renege on a/one´s promise
söz
engagement

I have a previous engagement. - Bir önceki sözleşmem var.

The media got wind of a rumor about his engagement and came quickly. - Medyanın onun sözleşmesi ile ilgili bir söylenti rüzgarı vardı ve hızlı geldi.

söz
talk

Don't interrupt me while I am talking. - Ben konuşurken sözümü kesme.

She cut in when we were talking. - Biz konuşurken sözümüzü kesti.

söz
voice
söz
word, remark; speech, talk; saying; rumour, gossip; promise, assurance, commitment; engagement
söz
committal
söz
faith

You must be faithful to your word. - Sözüne sadık olmalısın.

söz
verbalism
söz
spiel
söz
remark, utterance; expression; statement; word
söz
rumor

The media got wind of a rumor about his engagement and came quickly. - Medyanın onun sözleşmesi ile ilgili bir söylenti rüzgarı vardı ve hızlı geldi.

söz
{f} contracting
söz
discourse
sözünden dönmek
go back on one's word
sözünden dönmek
renege on a/one's
sözünden dönmek
go back on one's
التركية - التركية

تعريف sözünden في التركية التركية القاموس.

Söz
(Osmanlı Dönemi) LEFZ
Söz
(Hukuk) KAVİL
Söz
(Osmanlı Dönemi) SERVA
Söz
(Hukuk) KELAM
Söz
bahis
Sözünden dönmek
(Osmanlı Dönemi) NEKS
söz
Bir konuyu yazılı olarak açıklamaya yarayan kelime dizisi
söz
Bir veya birkaç heceden oluşan ve anlamı olan ses birliği, kelime, sözcük
söz
Bir işi yapacağını kesin olarak vadetme
söz
Müzik parçalarının yazılı metni, güfte
söz
Bir düşünceyi eksiksiz olarak anlatan kelime dizisi, lakırtı, kelam, kavil: "Söz var, iş bitirir; söz var, baş yitirir."- Atasözü
söz
Kesinlik kazanmayan haber, söylenti
söz
Bir konuyu yazılı veya sözlü olarak açıklamaya yarayan kelime dizisi: "Yer yer birçok türküde rastladığımız beylik sözler de vardı içinde."- B. R. Eyuboğlu
söz
Bir düşünceyi eksiksiz olarak anlatan kelime dizisi, lakırtı, kelâm, kavil
söz
(Osmanlı Dönemi) kâl
sözünden
المفضلات