söylerim

listen to the pronunciation of söylerim
التركية - الإنجليزية
I say

I say it all the time. - Ben onu her zaman söylerim.

An exclamation of surprise or protest

I say, what is the meaning of this?.

söyle
{f} said

Bogdan said he would be there tomorrow. - Bogdan, yarın orada olacağını söylemişti.

You didn't do a very good job, I said. - Çok iyi bir iş yapmadığını söyledim.

söyle
spit it out !
söyle
told

He told me that his father was dead. - O bana babasının öldüğünü söyledi.

At the age of six he had learned to use the typewriter and told the teacher that he did not need to learn to write by hand. - Altı yaşında o, daktiloyu kullanmayı öğrendi ve öğretmenine el ile yazmayı öğrenmesine gerek kalmadığını söyledi.

söyle
told to
söyle
say

An Englishman, a Belgian and a Dutchman enter a pub and sit down at the counter. Says the barkeeper, Wait a minute, is this a joke or what? - İngiliz, Belçikalı ve Hollandalı bir meyhaneye girer ve tezgahta otururlar. Barmen söyler, Bir dakika bekleyin, bu bir şaka mı ne?

Some doctors say something to please their patients. - Bazı doktorlar hastalarını memnun etmek için bir şeyler söylerler.

söyle
confide

I told you that in confidence, so why did you tell Jane about it? - Onu sana sır olarak söyledim, öyleyse niçin Jane'e ondan bahsettin?

I'm confident that Tom will do what he says he'll do. - Tom'un yapacağını söylediği şeyi yapacağına eminim.

söyle
tell

Can you please tell me what time the train leaves? - Trenin ne zaman kalkacağını lütfen bana söyleyebilir misin?

Tell me which of the two cameras is the better one. - İki kameradan hangisinin daha iyi olduğunu bana söyle.

söyle
{f} saying

He received a telegram saying that his mother had died. - O, annesinin öldüğünü söyleyen bir telgraf aldı.

He began by saying that he would not speak very long. - O, çok uzun konuşmayacağını söyleyerek başladı.

söyle
dictate
aradığınızı söylerim
I'll say that you called
ona sizi aramasını söylerim
I'll have him call you back
söyle
mouth

Tom told his son not to speak with his mouth full. - Tom oğluna ağzı doluyken konuşmamasını söyledi.

Tom kept his mouth shut and didn't tell anyone what had happened. - Tom ağzını kapalı tuttu ve ne olduğunu kimseye söylemedi.

söyle
apprise
söyle
told#to
söyle
spit it out
söyle
toldto
söylerim
المفضلات