A rumor circulated through the city.
- Şehirde bir söylenti dolaşıyordu.
The rumor can't be true.
- Söylenti gerçek olamaz.
Who spread these rumours?
- Bu söylentileri kim yaydı?
The rumour quickly spread.
- Söylenti hızla yayıldı.
The story is that Mary wants a divorce.
- Söylenti Mary'nin boşanmak istemesi.
I heard the news through the grapevine.
- Haberi söylentilerden duydum.
They reportedly gave the doctor false names.
- Söylentiye göre onlar doktora sahte isimler verdi.
Tom's divorce from Mary reportedly cost him more than a million dollars.
- Tom'un Mary'den boşanması söylentiye göre ona bir milyon dolardan daha fazlaya mal oldu.
It's rumored that they are going to get married.
- Evlenecekleri söylentisi dolaşıyor.
It is rumored that the firm is going to tie up with an American company.
- Şirketin bir Amerikan şirketi ile ilişki kuracağı söylentileri var.
I don't believe the rumours. Do you believe them?
- Ben söylentilere inanmıyorum. Sen onlara inanıyor musun?
Who spread these rumours?
- Bu söylentileri kim yaydı?