söylenme

listen to the pronunciation of söylenme
التركية - الإنجليزية
complaining
being told
murmur
grouch
grumble

She began to grumble and then to weep. - Söylenmeye ve ardından ağlamaya başladı.

snarl
mutter
söylenmek
grumble
söylenmek
{f} grouch
söyle
{f} said

What he said is true. - Onun söylediği doğru.

Bogdan said he would be there tomorrow. - Bogdan, yarın orada olacağını söylemişti.

söylenmek
{f} snarl
söyle
spit it out !
söyle
told

Don't forget what I told you. - Sana söylediklerimi unutma.

At the age of six he had learned to use the typewriter and told the teacher that he did not need to learn to write by hand. - Altı yaşında o, daktiloyu kullanmayı öğrendi ve öğretmenine el ile yazmayı öğrenmesine gerek kalmadığını söyledi.

söylenmek
be told
söylenmek
to be said
söylenmek
pronounced
söylenmek
said

It is said that Japanese people are kind to people they know, but rather cold to those they don't. - Japonların tanıdıkları kişilere karşı nazik oldukları fakat tanımadıklarına karşı oldukça soğuk oldukları söylenmektedir.

It is said that her father was killed in a traffic accident. - Babasının bir trafik kazasında öldüğü söylenmektedir.

söylenmek
go
söyle
told to
söyle
say

Say it in another way. - Onu başka bir şekilde söyle.

Some doctors say something to please their patients. - Bazı doktorlar hastalarını memnun etmek için bir şeyler söylerler.

söyle
confide

Tom said I looked confident. - Tom kendimden emin göründüğümü söyledi.

I told you that in confidence, so why did you tell Jane about it? - Onu sana sır olarak söyledim, öyleyse niçin Jane'e ondan bahsettin?

söyle
tell

Please tell me your address. - Lütfen adresini bana söyle.

Can you please tell me what time the train leaves? - Trenin ne zaman kalkacağını lütfen bana söyleyebilir misin?

söyle
{f} saying

It goes without saying that honesty is the key to success. - Başarının anahtarı olan dürüstlük söylenilmediği taktirde sürer

He received a telegram saying that his mother had died. - O, annesinin öldüğünü söyleyen bir telgraf aldı.

söylenmek
murmur
söylenmek
grouse
söylenmek
mutter
söyle
dictate
söylenmek
drone
söylenmek
{f} complain
söyle
mouth

Tom opened his mouth to say something, but Mary interrupted him. - Tom bir şey söylemek için ağzını açtı ama Mary sözünü kesti.

Tom told his son not to speak with his mouth full. - Tom oğluna ağzı doluyken konuşmamasını söyledi.

söyle
apprise
söyle
told#to
söyle
spit it out
söyle
toldto
söylenmek
be said
söylenmek
repine
söylenmek
fret and fume
söylenmek
make a noise
söylenmek
chide
söylenmek
to mutter to oneself, grumble
söylenmek
to be said; to be pronounced; to grumble, to mutter, to grouse
söylenmek
snarl at
söylenmek
to be rumored, be bruited about
söylenmek
to be said, be spoken, be uttered
söylenmek
fret
التركية - التركية
Söylenmek işi
Söylenmek
söylenilmek
söylenmek
Söyleme işi yapılmak: "Suçluların ikisini de sağ bırakmayacağı söylenmekteydi."- H. R. Gürpınar. Çıkışmak, azarlamak, eleştirmek, sızlanmak: "Benim kırdığımı anlayınca bana söylenmeye başladı."- M. Ş. Esendal
söylenmek
Çıkışmak, azarlamak, eleştirmek, sızlanmak
söylenmek
Söylemek işi yapılmak
söylenme
المفضلات