sâhi̇be

listen to the pronunciation of sâhi̇be
التركية - الإنجليزية

تعريف sâhi̇be في التركية الإنجليزية القاموس.

sahip
possessor
sahip
owner

Many dog owners only feed their dogs once a day. - Birçok köpek sahipleri köpeklerini sadece günde bir kez beslerler.

The owners appointed him manager. - Sahipler, onu yönetici olarak atadılar.

sahibe
female owner, mistress
sahibe
(female) owner, possessor; proprietress; mistress
sahibe
female owner
sahip
(Bilgisayar) author
sahip
(Kanun) beneficiary
sahip
gerent
sahip
keeper
sahip
patron
sahip
protector
sahip
possess
sahibe
proprietress
sahip
master

It must bother you to have taken a bad master. I'm stupid too. So, it's all right. - Kötü bir öğretmene sahip olmak sizi rahatsız ediyor olmalı. Ben de aptalım. Öyleyse, tamam.

He has a master's degree in mathematics. - O matematik alanında yüksek lisans derecesine sahiptir.

sahip
have of
sahip
of have
sahip
owner, possessor; proprietor; proprietress; master; mistress
sahip
someone who has produced or created (something): Bu eserin sahibi kim? Who's the author of this (literary) work?
sahip
(someone) who pos sesses (a certain quality): zevk sahibi bir hanım a lady who has good taste
sahip
protector, patron; guardian
sahip
holder

Most of the women credit card holders are judicious in using their cards. - Kadın kredi kartı sahiplerinin çoğu, kartlarını akıllıca kullanır.

sahip
proprietor
sahip
owner, possessor, holder, master; patron, protector
sahip
lord
sahip
endowed with
sahip
freeholder
sahip
proprietress
التركية - التركية
(Osmanlı Dönemi) (Müe.) Bir şeyin sahib ve mâliki olan kadın
sahibe
Herhangi bir şey üzerinde mülkiyeti olan kadın
Sahip
EHiL
Sahip
(Hukuk) HAİZ
sahip
Herhangi bir şey üstünde mülkiyeti olan, onu yasaya uygun bir biçimde dilediği gibi kullanabilen kimse, iye, malik: "Ev sahibinin yanına gidileceğini tavrıyla belli ediyordu."- R. H. Karay
sahip
Herhangi bir niteliği olan kimse, ehil
sahip
Herhangi bir şey üstünde mülkiyeti olan, onu yasaya uygun bir biçimde dilediği gibi kullanabilen kimse, iye, malik
sahip
Bir iş yapmış, üstlenmiş veya bir eser ortaya koymuş kimse: "Düğün sahipleri gibi adımbaşında bahşiş dağıttığım için hizmetçiler de yüksünmüyorlardı."- R. N. Güntekin
sahip
Koruyan, arka çıkan, gözeten kimse
sahip
Bir iş yapmış, üstlenmiş veya bir eser ortaya koymuş kimse
sâhi̇be
المفضلات