O neyin peşinden koşuyor.
- What is he running after?
Bahçede bir tavşan koşuyor.
- A rabbit is running in the garden.
Çalışmaya başlamak istiyorum.
- I want to start running.
Bir çiftlikte çalışmak zordur.
- Running a farm is difficult.
Koşmak iyi egzersizdir.
- Running is good exercise.
Yüzmede koşmaktan daha iyi değilim.
- I'm not good at swimming any more than running.
Yanaklarından aşağı akan gözyaşlarıyla bana baktı.
- She looked at me with tears running down her cheeks.
Tom'un evinin akan suyu yok.
- Tom's house doesn't have running water.
Motoru çalışır durumda tutun. Hemen döneceğim.
- Keep the engine running. I'll be right back.
Tom motoru çalışır durumda bıraktı.
- Tom left the motor running.
Şehirde çalışan arabaların sayısı arttı.
- The number of cars running in the city has increased.
O yalınayak çalışan bir avukat.
- He's an advocate of barefoot running.
Mayuko bizi karşılamak için koşarak geldi.
- Mayuko came running to meet us.
John odasına koşarak geldi.
- John came running into the room.
Saatim iyi çalışıyor.
- My watch is running all right.
Otobüs on dakika rotarlı çalışıyor.
- The bus is running ten minutes late.
Motor çalışırken hissettim.
- I felt the engine running.
O motoru çalışırken bıraktı.
- He left the motor running.
New York'ta o kadar çok kirlenme var ki koşucular genellikle maske takarlar.
- There is so much pollution in New York that joggers often wear masks when running.
Tom elektrik ve akarsu olmadan ormanda yaşıyor.
- Tom lives in the woods without electricity and running water.
O koşan çocuğu tanıyorum.
- I know that boy who is running.
Polis koşan adamı yakaladı.
- The policeman captured the man who was running.
Geyik tek başına koşuyordu.
- The deer was running by itself.
Bazen kendimi tekerlek üzerinde koşan bir hamster gibi hissediyorum.
- Sometimes, I feel like a hamster running on a wheel.
His running of the business leaves something to be desired.
Running for their lives was all they could do after the explosion.
running taps.