Onun teklifini reddetmek zorunda kaldım.
- I had to refuse her offer.
Tom Mary'nin yardımını reddetmekle hata yaptı.
- Tom was wrong to refuse Mary's help.
Çöpü binadan çıkarın.
- Get the rubbish out of the building.
Bu otomobil bir çöp yığını.
- This car is a pile of rubbish.
Onun denemesi saçmalık.
- His essay is rubbish.
Onun denemesi saçmalık.
- His essay is rubbish.
Onun böyle güzel bir teklifi reddetmesine şaşırdım.
- I am surprised that she refused such a good offer.
Doktorlar ikinci operasyonu uygulamayı reddettiler.
- Doctors refused to perform a second operation.
Ben artık o kızla kazları gütmeyi reddediyorum.
- I refuse to herd geese any longer with that girl.
Artık sana itaat etmeyi reddediyorum.
- I refuse to obey you any longer.
Aw, rubbish! Though at least this means you have time to play football.
This has been a rubbish day, and it's about to get worse: my mother-in-law is coming to stay.
Rubbish! I did nothing of the sort!.