Hayatımda romantizm için yer yok.
- There is no room for romance in my life.
Tom romantizmle ilgilenmediğini söylüyor.
- Tom says he's not interested in romance.
Macera filmlerini sevmediğini düşündüm.
- I thought you didn't like romance movies.
Favori aşk romanın nedir?
- What's your favorite romance novel?
Ben bir aşk romanının kahramanıyım gibi hissediyorum.
- I feel like I'm the heroine of a romance novel.
Tom romantik romanları okumayı sevmiyor.
- Tom doesn't like reading romance novels.
Benim on üç yaşındaki kız romantik film izlemeyi seviyor.
- My thirteen year old girl loves to watch romance movies.
Favori aşk romanın nedir?
- What's your favorite romance novel?
Tom romantizme çevirmeye çalışarak Mary ile arkadaşlığını riske etmek istemedi.
- Tom didn't want to risk his friendship with Mary by trying to turn it into a romance.
Belki aşk romanları okumaktan vazgeçmelisin.
- Maybe you should stop reading romance novels.
Aşk romanlarını seviyorum.
- I love romance novels.
İlk başta, bir Romen dili konuştuğum için bir avantajım olduğunu düşündüm.
- At first, I thought I had an advantage because I spoke a Romance language.
Belki aşk romanları okumayı durdurmam gerektiğini düşünüyorum.
- I think that maybe I should stop reading romance novels.
Portekizce Latin kökenli bir dildir.
- Portuguese is a Romance language.
Latin dillerini anlayabiliyorum ama onları konuşamıyorum.
- I can understand Romance languages, but I can't speak them.