I have an important role.
- Önemli bir rolüm var.
The role of the historian is less to discover and catalog documents than to interpret and explain them.
- Tarihçinin rolü daha az keşfetmek ve onları çevirmek ve açıklamak yerine belgelerin kataloğunu hazırlamaktır.
Tom acted the part of a sailor.
- Tom bir denizci rolü oynadı.
He is acting like Nelson tonight.
- O, bu gece Nelson rolü oynayacak.
TV plays an important part in everyday life.
- TV günlük yaşamda önemli bir rol oynar.
Slotted spoons have a particular role in the traditional absinthe ritual. They are used to hold a sugar cube over a glass as one dissolves it into her drink with cold water.
- Oluklu kaşıklar geleneksel pelin ayininde belirli bir role sahiptir.Onlar bir adet küp şekeri soğuk suyla bardaklarının içine eritmek için küp şekeri bardağın üstünde tutmak için kullanılır.