This is the age of information, and computers are playing an increasingly important role in our everyday life.
- Bu bilgi çağıdır, ve bilgisayarlar günlük hayatımızda gittikçe önemli rol oynuyorlar.
I have an important role.
- Önemli bir rolüm var.
He isn't really sad; he's only acting.
- O gerçekten üzgün değil; o sadece rol yapıyor.
I am sure you will take an active role in your new position.
- Ben, yeni görevinde aktif bir rol alacağından eminim.
Luck plays an important part in your life.
- Şans hayatınızda önemli bir rol oynar.
TV plays an important part in everyday life.
- TV günlük yaşamda önemli bir rol oynar.
When we think of the traditional roles of men and women in society, we think of husbands supporting the family, and wives taking care of the house and children.
- Ne zaman kadın ve erkeklerin geleneksel rollerini düşünsek, ailesine destek olan kocalar ve de aile ve çocuklarına bakan karılar aklımıza gelir.
I'm starting to like such roles.
- Böyle rolleri sevmeye başlıyorum.
Fol-de-rol and fiddle dee dee and fiddley faddley foddle. All the wishes in the world are poppycock and twaddle. -- lyrics to Richard Rogers' Cinderella.
I learned a lot from watching, but the part that I should have studied harder was the roller. The names of the writers went on for ever.
Yol silindiri gürültülü.
- The road roller is noisy.
Yol silindiri caddeyi düzleştiriyor.
- The road roller is levelling the street.
Yol silindiri caddeyi düzleştiriyor.
- The road roller is levelling the street.
Yol silindiri gürültülü.
- The road roller is noisy.
Kaykayların genellikle tekerlekli patenlerden daha ucuz olduklarını düşünüyorum.
- I think skateboards are usually cheaper than rollerblades.
Mary bir arkadaşıyla tekerlekli paten kaymaya gitti.
- Mary went rollerskating with a friend.