تعريف riot في الإنجليزية التركية القاموس.
- isyan etmek
- ayaklanmak
- {i} ayaklanma
Bütün polis memurları kendilerini ayaklanmacılara karşı korumak için kalkanlarla donatıldı.
- All the police officers were equipped with shields to defend themselves against the rioters.
Lander ayaklanmanın ve çete davranışının yoksulluğun ve kötü ekonomik koşulların bir sonucu olduklarını varsayıyor.
- Lander assumes that rioting and gang behavior are a result of poverty and poor economic conditions.
- {i} isyan
İsyancılar onu kötü yendi.
- The rioters beat him badly.
İsyan tamamen kontrolden çıkmıştı.
- The riot was completely out of control.
- {i} velvele
- {f} karışıklık çıkar
- karışıklık çıkarmak
- hengame
- başkaldırı
- eğlenti
- kargaşa çıkarmak
- gürültü
- şamata
- büyük eğlence/başarı
- kargaşa
- {f} mest olmak
- {i} karışıklık
- {f} kargaşaya yol açmak
- {i} patırtı
- {i} cümbüş
- (Askeri) İSYAN, KARGAŞALIK
- {f} başkaldırmak
- {i} alem
- {f} azıtmak
- azmak
- fitne
- run riot
- azıtmak
- riot police
- toplum sakçısı
- riot gear
- isyan dişli
- riot police
- (Polis) Çevik kuvvet
- riot shield
- Polislerin toplumsal olaylarda kullandığı şeffaf kalkan
- riot van
- polis panzeri
- riot act
- isyancıların dağılmaları konusunda uyaran kanun
- riot control agent
- (Askeri) kargaşayı kontrol maddesi
- riot control agent
- (Askeri) (DOD, IADB) KARIŞIKLIĞI BASTIRMA GAZI (AMERİKAN SAVUNMA BAKANLIĞI, AMERİKA SAVUNMA KURULU): Açıktaki topluluklar üzerinde kullanıldığı zaman ancak geçici bir tahriş veya yeteneksizlik etkisi meydana getiren kimyevi madde
- riot control agent
- (Kimya) ayaklanma kontrol etmeni
- riot control agent
- (Askeri) (NATO) KARIŞIKLIĞI BASTIRMA GAZI (NATO): Patlamanın meydana gelmesinden sonra birkaç dakika içinde ortadan kaybolan geçici bir tahriş veya yeteneksizlik şeklinde fiziksel etki meydana getiren madde. Sürekli yaralanma konusunda kayda değer bir tehlike yoktur. Tıbbi tedavi nadiren gerekmektedir. Ayrıca bakınız: "incapacitating agent"
- riot control operations
- (Askeri) KARIŞIKLIĞI BASTIRMA HAREKATI: Şiddetli düzensizliklerin kontrolunda, kargaşalık bastırma gazı ve/veya özel taktiklerin, teşkillerin ve teçhizatın kullanımı
- riot guns
- (Askeri) KARGAŞALIK BASTIRMA SİLAHI: Her türlü kısa namlulu av tüfeği. Özellikle, nöbet görevlerinde ve karışıklık çıkaranları dagıtmak için kullanılan kısa namlulu bir av tüfeği
- riot of colors
- renk cümbüşü
- riot shield
- polis kalkanı
- rioter
- {i} gösterici
Göstericiler zorla plazadan çıkarıldılar.
- The rioters were forcibly removed from the plaza.
Polis göstericileri dağıtmak için plastik mermi kullandı.
- Police used rubber bullets to subdue the rioters.
- rioting
- {i} isyan çıkarma
- riots
- (Tarih) ayaklanmalar
Boston'da ayaklanmalar patlak verdi.
- Riots broke out in Boston.
Savaşı protesto etmek için ülke çapında ayaklanmalar oluyor.
- Riots are occurring across the country to protest the war.
- a riot of colour
- renk cümbüşü
- read the riot act
- fırça çekmek
- read the riot act
- azarlamak
- rioting
- karisiklik çikar
- run riot
- coşmak
- run riot
- meydanı boş bulmak
- a riot
- bir isyan
- haymarket riot
- Haymarket isyan
- read sb the riot act
- verip veriştirmek
- rioters
- isyancıların
- rioting
- karışıklık çıkar(mak)
- She's a riot
- {k} O bir âlem!/Çok matrak biri o!
- quell the continuance of the riot
- (Askeri) İsyanı yatıştırmak, bastırmak
- race riot
- ırkçılık nedeniyle çatışma
- race riot
- ırk ayrımı sonucu olan karışıklık
- read s.o. the riot act
- {k} birine dünyanın kaç bucak olduğunu göstermek, birini sert bir şekilde azarlamak
- read the riot act to
- davranışlarına dikkat etmesi konusunda uyarmak
- read the riot act to
- ayağını denk almasını söylemek
- read the riot act to
- çıkışmak
- residual capabilities assessment; riot control agent
- (Askeri) kalan imkan ve kabiliyetleri değerlendirme; isyan bastırma kimyasal maddesi
- rioter
- {i} gürültücü
- rioter
- {i} karışıklık çıkaran kimse
- rioter
- {i} asi
- rioter
- ayaklanmacı
Bütün polis memurları kendilerini ayaklanmacılara karşı korumak için kalkanlarla donatıldı.
- All the police officers were equipped with shields to defend themselves against the rioters.
- rioter
- {i} isyancı
İsyancılar onu kötü yendi.
- The rioters beat him badly.
İsyancılar bıraktıktan sonra göz yaşartıcı gaz kutuları yolda görülebiliyordu.
- Tear gas canisters could be seen on the road after the rioters had left.
- rioting
- {f} karışıklık çıkar: prep.karışıklık
- run riot
- azmak
- run riot
- kural tanımamak
- run riot
- (deyim) azmak,kendini zaptedememek
- run riot
- (bitki) azmak, dal budak salıp her yeri sarmak
- run riot
- dal budak salmak
- run riot
- her yeri kaplamak (bitki)
- run riot
- ele avuca sığmamak
- run riot
- taşkınlık yapmak
- run riot
- (Fiili Deyim ) 1- azmak , azıtmak , azgınlık etmek 2- kendini zaptedememek
- run riot
- deli gibi koşup bağırmak
- suppress (the riot)
- (Askeri) ayaklanmayı bastırmak