rezalet

listen to the pronunciation of rezalet
التركية - الإنجليزية
disgrace

This prison is a disgrace. - Bu hapishane bir rezalettir.

What happened was a disgrace. - Olanlar bir rezaletti.

scandal

The exhibition caused a minor scandal. - Gösteri küçük çaplı bir rezalet çıkardı.

outrage
scene

Don't make a scene in public. - Herkesin önünde rezalet çıkarmayın.

Sami caused a scene at Layla's wedding. - Sami, Leyla'nın düğününde bir rezalete neden oldu.

obloquy
rotten
infamousness
ridiculous
scandal, disgrace, outrage, ignominy, infamy, infamies; dreadful, awful, lousy, grotty
shambles
disgraceful, scandalous, shocking, outrageous, awful
disgrace, scandal, outrage, crying shame
villainy
indignity
opprobrium
outrageousness
ignominy
fucked up [sl.]
awfulness
awful
dreadful
{i} dishonor
scandalousness
depth of degradation
infamy
mockery
fucked up
appalling
depth
rezalet çıkarmak
horrify
rezalet çıkarmak
to cause a scandal, create a scandal; to do something disgraceful
rezalet çıkarmak
scandalize
rezalet çıkarmak
cause a scandal
rezalet çıkarmak
to cause a scandal, to make a scene, to scandalize
rezalet çıkarmak
make a scene
rezalet çıkmak
for something disgraceful to happen
التركية - التركية
(Osmanlı Dönemi) Utanç verici şey. Utanılacak hal
(Osmanlı Dönemi) Alçaklık, rezillik
(Osmanlı Dönemi) Arsızlık
(Osmanlı Dönemi) Maskaralık
Toplumun duygularını inciten olay veya durum, kepazelik, maskaralık, rezillik: "Trafik düzeni rezalettir günden güne."- N. Cumalı
Toplumun duygularını inciten olay veya durum, kepazelik, maskaralık, rezillik
Toplumun duygularını inciten olay ya da durum
rezalet
المفضلات