Onun sırrını ortaya çıkarmakla tehdit ettim.
- I threatened to reveal his secret.
Bu çok ilginç deney senin mesleki kişiliğini meydana çıkarmaktadır.
- This very interesting test reveals your professional personality.
Tom zorunda olduğunun daha fazlasını açığa vurmak istemedi.
- Tom didn't want to reveal more than he had to.
Seni sırlarımı açığa vurmaktan vazgeçiremem. Ancak, yapmaman için yalvarıyorum.
- I can't stop you from revealing my secrets. However, I beg you not to.
Sırrını açığa çıkarmak istemiyordu.
- She was reluctant to reveal her secret.
Açığa çıkartılmayacak hiçbir sır yoktur.
- There is nothing concealed that will not be revealed.
O, sırrını açığa çıkardı.
- She revealed her secret.
Bu mektuplar onun dürüst bir kadın olduğunu gösteriyor.
- These letters reveal her to be an honest lady.
The reveal in that movie was great.
... reveals the next challenge awaiting the early universe. ...