Elbiselerinin geriye kalanını çamaşırhaneye koydum.
- I put the rest of your clothes in the laundry.
Benim sandviçin geri kalanını istiyor musunuz?
- Do you want the rest of my sandwich?
Ben ona dinlenmesini tavsiye ettim.
- I advised him to take a rest.
Tom, uzun bir günün ardından kanepede dinlenmeyi seviyor.
- Tom likes to rest on the couch after a long day.
Ben dinlenmek istiyorum.
- I want to take a rest.
Tom, bütün gün çalışıyordu, dinlenmek istedi.
- Tom, who had been working all day, wanted to have a rest.
Sanırım tüm ihtiyacım olan şey biraz istirahat.
- I guess all I need is a little rest.
Yorgun görünüyorsun. Bir veya iki saat istirahat etmelisin.
- You look tired. You ought to rest for an hour or two.
Dosyaların geri kalanı nerede?
- Where are the rest of the files?
Merakım gelecekte çünkü hayatımın geri kalanını orada geçireceğim.
- My interest is in the future because I'm going to spend the rest of my life there.
Çağdaş uygarlık, bilim ve eğitim temeli üzerine dayanmaktadır.
- Modern civilization rests on a foundation of science and education.
Hafta sonlarında birçok kişi dinlenme yerine çalışır.
- On weekends, many people work instead of having a rest.
Dinlenme yerine, o her zamankinden çok daha sıkı çalıştı.
- Instead of taking a rest, he worked much harder than usual.
Mary, tatili sırasında dinlenmeyi çok ümit ediyor.
- Mary hopes to rest a lot during her vacation.
Son bahar tatilim sırasında yurt dışındaki gezi masraflarımı ödemek için bir restoranda iş buldum.
- During my last spring vacation I took a job in a restaurant to help pay the costs of my trip abroad.
Bir Anadolu köyünde yazın söğüt gölgesinin altında uyumak ne kadar huzur vericidir.
- How restful it is to sleep under the shadow of a willow in an Anatolian village in summertime.
O gün boyu huzursuz hissetti.
- She felt restless all day long.
Tom yarım şeftali yedi ve artanını bana uzattı.
- Tom ate half the peach and handed me the rest.
Artanını ona bıraktım ve dışarı çıktım.
- I left the rest to him and went out.
Tom'un gerçekten tek istediği oturmak ve dinlenmek için bir yerdi.
- All Tom really wanted was a place to sit down and rest.
Sonuç sağlam bir temel üzerine oturmaktadır.
- The conclusion rests on a solid basis.
Yaşlı bir adam ağacın altında dinleniyordu.
- An old man was at rest under the tree.
Yaşlı bir adam ağacın gölgesinde dinleniyordu.
- An old man was resting in the shade of the tree.
Tom, hayatının geri kalanını Mary ile geçirmek istedi.
- Tom wanted to spend the rest of his life with Mary.
Geri kalanları alabilirsin.
- You can have the rest.
Tom diğerlerimiz gibi değil.
- Tom isn't like the rest of us.
Diğerleri gibi olma. Sen böyle olduğun gibi çok güzelsin.
- Don't be like the rest of them. You're so beautiful just the way you are.
Durmak yok yola devam.
- There is no rest for the weary.
Pahalı bir restoranda rahatsız hissettim.
- I felt out of place in the expensive restaurant.
Gerçeği öğrenene kadar bana rahat yok.
- I won't rest until I find out the truth.
Bazılarımız geriye kalanlarımızın arzu ettikleri şey oldukları zaman hariç, hepimiz hiçbirimizin olamadığını olmaya çalışırız.
- All of us try to be what none of us couldn't be except when some of us were what the rest of us desired.
Askerî uçakların sadece yarısı savaşa katılabilir. Kalanlar ise başka görevler için kullanılır.
- Only half of all military planes can fight. The rest are used for other tasks.
Durmak yok yola devam.
- There is no rest for the weary.
Sami saatlerce durmadan patates soyarak babasının restoranında çalıştı.
- Sami worked at his father's restaurant, peeling potatoes for hours on end.
Üç yirmilik, altı beşlik ve gerisini birlik istiyorum.
- I'd like three twenties, six fives, and the rest in ones.
Gerisini sana yarın anlatacağım.
- I will tell you the rest tomorrow.
Ben iyi bir gece uykusu uyumanı istiyorum.
- I want you to get a good night's rest.
Lütfen hayatınızın geriye kalanı için bu kelimeleri hatırlayın.
- Please, remember those words for the rest of your life.
Tom hayatının geriye kalan kısmında Boston'da kalmaya niyeti yok.
- Tom has no intention of staying in Boston for the rest of his life.
Biz artık Hint restoranında yemek yemeye gitmiyoruz.
- We no longer go to eat at the Indian restaurant.
Artık bunun gerisinin nasıl gittiğini bilmiyorum.
- I don't know how the rest of it goes anymore.
Bir Anadolu köyünde yazın söğüt gölgesinin altında uyumak ne kadar huzur vericidir.
- How restful it is to sleep under the shadow of a willow in an Anatolian village in summertime.
Ben iyi bir gece uykusu uyumanı istiyorum.
- I want you to get a good night's rest.
Ölüm cezası bu ülkeye geri getirildi.
- Death penalty has been restored in this country.
Uzanmak ve bir süre dinlenmek istiyorum.
- I want to lie down and rest for a while.
The body's centre of gravity may affect its state of rest.
She ate some of the food, but was not hungry enough to eat it all, so she put the rest in the refrigerator to finish later.
The sun sets, and the workers go to their rest.
We took a rest at the top of the hill to get our breath back.
Now that we're all in agreement, we can put that issue to rest.
Rest assured that I will do my best.
I rest my case.
I rested against the wall for a minute.
Higgins can't quite reach the white with his cue, so he'll be using the rest.
She was laid to rest in the village cemetery.
It was nice to have a rest from the phone ringing when I unplugged it for a while.