Canınız dinlenmek istiyor mu?
- Do you feel like resting?
Çok yorgun olduğumdan dolayı dinlenmek için durdum.
- Becoming very tired, I stopped to rest.
Çok yorgun olduğumdan dolayı dinlenmek için durdum.
- Becoming very tired, I stopped to rest.
Mary, tatili sırasında dinlenmeyi çok ümit ediyor.
- Mary hopes to rest a lot during her vacation.
Sanırım tüm ihtiyacım olan şey biraz istirahat.
- I guess all I need is a little rest.
İstirahat etmen gerekiyor.
- You're supposed to be resting.
Merakım gelecekte çünkü hayatımın geri kalanını orada geçireceğim.
- My interest is in the future because I'm going to spend the rest of my life there.
Lütfen hayatınızın geriye kalanı için bu kelimeleri hatırlayın.
- Please, remember those words for the rest of your life.
Elbiselerinin geriye kalanını çamaşırhaneye koydum.
- I put the rest of your clothes in the laundry.
Merakım gelecekte çünkü hayatımın geri kalanını orada geçireceğim.
- My interest is in the future because I'm going to spend the rest of my life there.
Dinlenme yerine, o her zamankinden çok daha sıkı çalıştı.
- Instead of taking a rest, he worked much harder than usual.
Hafta sonlarında birçok kişi dinlenme yerine çalışır.
- On weekends, many people work instead of having a rest.
Çağdaş uygarlık, bilim ve eğitim temeli üzerine dayanmaktadır.
- Modern civilization rests on a foundation of science and education.
O gün boyu huzursuz hissetti.
- She felt restless all day long.
Bir Anadolu köyünde yazın söğüt gölgesinin altında uyumak ne kadar huzur vericidir.
- How restful it is to sleep under the shadow of a willow in an Anatolian village in summertime.
Tom diğerlerimiz gibi değil.
- Tom isn't like the rest of us.
Bence sevgi birinin kendi duygularını dizginleyebilir ve diğerlerini dikkate alır.
- To me, love is being able to restrain one's own feelings and take others into consideration.
Durmak yok yola devam.
- There is no rest for the weary.
Yaşlı bir adam ağacın altında dinleniyordu.
- An old man was at rest under the tree.
Yaşlı bir adam ağacın gölgesinde dinleniyordu.
- An old man was resting in the shade of the tree.
Gerçeği öğrenene kadar bana rahat yok.
- I won't rest until I find out the truth.
Tom rahatlamış ve dinlenmiş görünüyor.
- Tom looks relaxed and rested.
Kalanları alabilirsiniz.
- You can have the rest.
Askerî uçakların sadece yarısı savaşa katılabilir. Kalanlar ise başka görevler için kullanılır.
- Only half of all military planes can fight. The rest are used for other tasks.
Sami saatlerce durmadan patates soyarak babasının restoranında çalıştı.
- Sami worked at his father's restaurant, peeling potatoes for hours on end.
Durmak yok yola devam.
- There is no rest for the weary.
O artık kendini tutamadı.
- He could no longer restrain himself.
Tom bir zamanlar ucuz bir restoranda yemek yedi ve gıda zehirlenmesi oldu, bu yüzden artık nerede yemek yediği hakkında çok dikkatli.
- Tom once ate at an cheap restaurant and got food poisoning, so now he is very careful about where he eats.
Ben iyi bir gece uykusu uyumanı istiyorum.
- I want you to get a good night's rest.
Tom ömrünün geriye kalanını hapiste geçirmek istemiyor.
- Tom doesn't want to spend the rest of his life in jail.
Tom hayatının geriye kalan kısmında Boston'da yaşamaya karar verdi.
- Tom has decided to live in Boston for the rest of his life.
Bir Anadolu köyünde yazın söğüt gölgesinin altında uyumak ne kadar huzur vericidir.
- How restful it is to sleep under the shadow of a willow in an Anatolian village in summertime.
Dinlendirici, öyle değil mi?
- It is restful, isn't it?
Tom dün geri kalanımızla pizza yemedi.
- Tom didn't eat pizza with the rest of us yesterday.
Tom Fransızcada geri kalanımızdan daha iyi.
- Tom is better at French than the rest of us.
Ne yazık! O iyi bir profesördü. Huzur içinde yatsın.
- What a pity! He was a good professor. May he rest in peace.
Ruhun huzur içinde yatsın.
- May your soul rest in peace.
Arkadaşımın gelmesini çok uzun süre beklemek zorunda kaldığımda huzursuz hissediyorum.
- I feel restless when I have to wait too long for my friend to show up.
Tom sabırsız ve huzursuzdu.
- Tom was impatient and restless.
Tom dinlenmiş hissettiğini ve tekrar yürüyüşe hazır olduğunu söyledi.
- Tom said he felt rested and was ready to start hiking again.
Tom rahatlamış ve dinlenmiş görünüyor.
- Tom looks relaxed and rested.
Hayatımın geri kalanını pişman olarak geçirmek istemiyorum.
- I don't want to spend the rest of my life regretting it.
Merakım gelecekte çünkü hayatımın geri kalanını orada geçireceğim.
- My interest is in the future because I'm going to spend the rest of my life there.
Ormandaki sessizlik huzur verici.
- The silence in the forest is restful.
Bir Anadolu köyünde yazın söğüt gölgesinin altında uyumak ne kadar huzur vericidir.
- How restful it is to sleep under the shadow of a willow in an Anatolian village in summertime.
Tom yarım şeftali yedi ve artanını bana uzattı.
- Tom ate half the peach and handed me the rest.
Artanını ona bıraktım ve dışarı çıktım.
- I left the rest to him and went out.
Lütfen bize hikayenin geri kalan kısmını anlat.
- Please tell us the rest of the story.
Tom'un sınıfının geri kalan kısmına ayak uydurma sorunu vardı.
- Tom has trouble keeping up with the rest of his class.
Bu çocuklar her zaman hareketlidirler.
- These kids are always restless.
Ben dinlenmek istedim.
- I wanted to take a rest.
Ben dinlenmek istiyorum.
- I want to take a rest.
Hava seyahati hızlı ancak deniz seyahati huzurlu.
- Air travel is fast; sea travel is, however, restful.
The body's centre of gravity may affect its state of rest.
She ate some of the food, but was not hungry enough to eat it all, so she put the rest in the refrigerator to finish later.
The sun sets, and the workers go to their rest.
We took a rest at the top of the hill to get our breath back.
Now that we're all in agreement, we can put that issue to rest.
Rest assured that I will do my best.
I rest my case.
I rested against the wall for a minute.
Higgins can't quite reach the white with his cue, so he'll be using the rest.
She was laid to rest in the village cemetery.
It was nice to have a rest from the phone ringing when I unplugged it for a while.
The blame seems to rest with your father.
He placed his hands on the arm rests of the chair.
Remember there's a rest at the end of the fourth bar.
You may rest assured that our best efforts will be put forth to give you entire satisfaction.
May the souls of the recently departed rest in peace.
The drive will be too long, the seats too few, and the people too many. I rest my case.
All the evidence points toward the defendant's guilt. I rest my case.
In this chapter, we'll build a RESTful web service on top of the MoviesService and OrdersService applications.
At rest, the car is impressive but when it's moving, the sight is astounding.
He was laid to rest beneath the old oak tree in 1825.
Let's try to put this question to rest once and for all.
She sat and fidgeted out of restlessness as she waited.
Sarah and I got married back in 1956 and the rest is history.
... mall produced at home then we buy from the rest of the world ...
... come talk to your fans and the rest of the ...