Biz henüz bir şey çözümlemedik.
- We haven't resolved anything yet.
İki tarafın da iyi niyetiyle, sorunumuzun üstesinden gelinebilir.
- With a bit of good will on both sides, our problems should be able to be resolved.
Yakında durumu çözebileceğini umuyorum.
- I hope that you are able to resolve the situation soon.
Ofis çalışanları problemi çözmek için hızlı ve etkili çalıştılar.
- The office staff worked quickly and efficiently to resolve the problem.
O, gönüllü olarak çalışmaya karar verdi.
- She resolved to work as a volunteer.
O, üniversiteye gitmeye karar verdi.
- She resolved on going to college.
Bu davayı çözmek zor olacak.
- It's gonna be difficult to resolve this case.
Neden bu çatışmayı çözmek gerek?
- Why is it necessary to resolve conflicts?
Bu çözmek için hakikaten zor bir problem.
- It's a truly difficult problem to resolve.
Ofis çalışanları problemi çözmek için hızlı ve etkili çalıştılar.
- The office staff worked quickly and efficiently to resolve the problem.
Tom'un durumu çözmede sorunu vardı.
- Tom had trouble resolving the situation.
I’ll have to resolve the equation with the new values.
I resolve to finish this work before I go home.
It took all my resolve to go through with it.
... And he was driven to resolve it. ...
... And you can see that we resolve the colors and preview ...