resimde

listen to the pronunciation of resimde
التركية - الإنجليزية
pictured
furnished with pictures
Simple past tense and past participle of picture
Furnished with pictures; represented by a picture or pictures; as, a pictured scene
past of picture
represented by a picture
represented graphically by sketch or design or lines
seen in the mind as a mental image; "the glory of his envisioned future"; "the snow-covered Alps pictured in her imagination"; "the visualized scene lacked the ugly details of real life"
resim
picture

I went to Nagano to take pictures of the mountains covered with snow. - Karla japlı dağların resimlerini çekmek için Nagano'ya gittim.

Everyone is smiling in the picture. - Resimde herkes gülümsüyor.

resim
painting

There are many paintings on the wall. - Duvarda birçok resim vardır.

This is a picture of my own painting. - Bu kendi yaptığım bir resimdir.

resim
image

Image Viewer is an image viewing software. This software is a very small program. This software has basic functions only. This is translatable by Tatoeba Project users. - Image Viewer bir resim görüntüleme yazılımıdır. Bu yazılım çok küçük bir programdır. Bu yazılımda sadece basit fonksiyonlar var. Bu, Tatoeba Project kullanıcıları tarafından çevrilebilir.

The view of the Earth from the Moon is one of the iconic images of the 20th century. - Dünya'nın Ay'dan görüntüsü, 20. yüzyılın ikonik resimlerinden birisidir.

resim
picture; photograph, photo" " fotoğraf; illustration; drawing; due, tax, toll
resim
drawing

Picasso kept drawing pictures until he was 91 years old. - 91 yaşında kadar Picasso resim çizmeye devam etti.

She watched him drawing a picture. - O, onun bir resim çizişini izledi.

resim
tableaux
resim
delineate
resim
(Bilgisayar) pict

I went to Nagano to take pictures of the mountains covered with snow. - Karla japlı dağların resimlerini çekmek için Nagano'ya gittim.

The picture on the wall was painted by Picasso. - Duvardaki resim, Picasso tarafından yapıldı.

resim
pix
resim
audio-visual
resim
frame

This is a picture frame made of plastic. - Bu, plastikten yapılmış bir resim çerçevesi.

These are two pictures with a nice frame. - Bunlar hoş çerçeveli iki resimdir.

resim
(Bilgisayar) art

The artist always painted alone. - Sanatçı her zaman yalnız resim yapmıştır.

He went to art school to study painting and sculpture. - O, resim ve heykel eğitimi için sanat okuluna gitti.

resim
representation
resim
eikon
resim
photo

Tom pulled several photos out of the envelope and showed them to Mary. - Tom zarftan birkaç resim çıkardı ve onları Mary'ye gösterdi.

Can I comment on one of your photos? - Resimlerinden birine yorum yapabilir miyim?

resim
illustration

The book's illustrations are very good. - Kitabın resimleri çok iyi.

resim
tablature
resim
shot
resim
pattern

I can see some intricate patterns in the picture. - Ben resimde bazı karmaşık desenler görebiliyorum.

resim
valentine
resim
pic

I went to Nagano to take pictures of the mountains covered with snow. - Karla japlı dağların resimlerini çekmek için Nagano'ya gittim.

Everyone is smiling in the picture. - Resimde herkes gülümsüyor.

resim
pıcture

Everyone is smiling in the picture. - Resimde herkes gülümsüyor.

I went to Nagano to take pictures of the mountains covered with snow. - Karla japlı dağların resimlerini çekmek için Nagano'ya gittim.

resim
pictorial

A metaphor is a pictorial expression. - Bir metafor resimsel bir ifadedir.

resim
figure
resim
likeness
resim
art of drawing or painting pictures; painting; drawing
resim
effigy
resim
picture; drawing; illustration; painting; fresco; mosaic; print; photograph
resim
fee

Just looking at a picture of food makes me feel nauseous. - Sadece yiyecek resimlerine bakmak bana mide bulantısı hissettiriyor.

resim
(a) ceremony
resim
(Hukuk) charge
resim
tax
resim
tax, duty, impost
resim
dues
resim
tableau
resim
diptych
resim
{i} piece

I never want to see his face again, so I tore all of his pictures into pieces and burned them. - Onun yüzünü asla tekrar görmek istemiyorum bu yüzden onun bütün resimlerini yırttım ve onları yaktım.

resim
model
resim
portraiture
التركية - التركية

تعريف resimde في التركية التركية القاموس.

resim
Fotoğraf

O fotoğraflar tahrif edilmiş. - O resimlerle oynanmış.

RESİM
(Osmanlı Dönemi) Bir çeşit deve yürüy
RESİM
(Hukuk) Yapılan hizmet karşılığı yalnız ilgili kişiden alınan vergi
resim
Bazı eşyadan ve işlerden alınan vergi veya harç: "Osmanlı Devleti'nin birçok vergi ve resimleri bu yüzden doğrudan doğruya yabancı alacaklıların cebine gider."- Y. K. Karaosmanoğlu
resim
üzerinde yapılan biçimleri: "Konulu resim parçaları kendiliğinden ve doğru olarak yan yana gelivermiş, hikâye ortaya çıkmıştı."- T. Buğra
resim
Fotoğraf: "Güzel İnebolu kızı, duvara yapıştırılan Gazi'nin resmine uzun uzun baktı."- A. Gündüz
resim
Tören
resim
Varlıkların, doğadaki görünüşlerinin kalem, fırça gibi araçlarla kâğıt, bez vb
resim
Bunu yapmak için gerekli yöntemleri öğreten sanat: "Türkiye'de resim bir müddetten beri soysuz bir sanat hâline gelmeye başladı."- O. S. Orhon
Resim
tasvir
Resim
(Osmanlı Dönemi) NAKŞ
resim
Bunu yapmak için gerekli yöntemleri öğreten sanat
resim
Bazı eşyadan ve işlerden alınan vergi veya harç
resim
Bir hizmetten ya da haktan yararlanmanın karşılığı olarak alınan bedel
resim
Kimi eşyadan ve işlerden alınan vergi
resim
Varlıkların, doğadaki görünüşlerinin kalem, fırça gibi araçlarla kâğıt, bez vb. üzerinde yapılan biçimleri
resimde
المفضلات