Öyle ucuz bir otelde misafir edilmesi tuhaf.
- It is strange that he should be put up at such a cheap hotel.
Olabildiğince tuhaf, o ölü olduğu söylenilen biriyle karşılaştı.
- As strange as it may be, he met with somebody who is said to be dead.
Garip bir keşif yaptılar.
- They made a strange discovery.
O, yılanlar gibi, garip hayvanlardan hoşlanıyor.
- It likes strange animals, like snakes.
Adam tam bir yabancıydı.
- The man was a total stranger.
Bir köpek yabancılara havlar.
- A dog will bark at strangers.
Onları hayat görüşü acayip görünebilir.
- Their view of life may appear strange.
İnsanlar artık erkeklerin saçlarını uzatmalarına acayip olarak bakmıyorlar.
- People no longer consider it strange for men to let their hair grow long.
Onun hobisi bilinmeyen kelebekler toplamaktır.
- His hobby is collecting strange butterflies.