Ben dargın değilim ama aynı zamanda bir şey unutmam.
- I'm not resentful, but I also forget nothing.
Yüksek vergiler hakkında büyük bir kızgınlık vardı.
- There was enormous resentment over high taxes.
Tom onun yerine Mary'nin terfi alması gerçeğine kızdı.
- Tom resented the fact that Mary got the promotion instead of him.
Sami çok çalıştığı için biraz kızgındı.
- Sami was a little resentful because he worked so much.
The package was resent, this time with the correct postage.