Bu kırık vazo onarılamaz.
- This broken vase cannot be repaired.
Tom benim için saatimi onardı.
- Tom repaired my watch for me.
Biz fiyatı 15 dolarda sabitledik.
- We fixed the price at $15.
Bu kaldırılamaz. O sabit.
- It can't be removed. It's fixed.
Bu ayakkabıları tamir edebilir misin?
- Can you repair these shoes?
Saatimi tamir ettirdim.
- I had my watch repaired.
Tamirci onarımın uzun sürmeyeceğini söyledi.
- The mechanic said the repair would not take long.
Cookie'nin evi onarımdadır.
- Cookie's house is under repair.
Sadece gerekli tamiratları yapın lütfen.
- Just do the essential repairs, please.
Onu onarmak yaklaşık 2,000 yen'e mal olacak.
- It'll cost about 2,000 yen to repair it.
Çamaşır makinesini onarmak mümkün müdür?
- Is it possible to repair the washing machine?
Bisikletimi tamir etmek 5,000 yen'e mal oldu.
- It cost me 5,000 yen to repair my bicycle.
Arabayı tamir etmek çok paraya maloldu.
- It cost a lot of money to repair the car.
Sobayı tamir etmesi için bir profesyonel kiraladım.
- I hired a professional to repair the stove.
Ben yeni dokuma tezgahımı denedikten sonra, yatağımı yaptım ve kahve değirmenini tamir ettim.
- After I tried out my new loom, I made my bed and repaired the coffee grinder.
Herkesin gözleri ona dikildi.
- Everyone's eyes were fixed upon her.
Gözlerini bana dikti.
- He fixed his eyes on me.
Tamir için ödeme yapmak zorunda kalacaksın.
- You're going to have to pay for the repair.
Bu evin çok fazla onarıma ihtiyacı var, onu yıkmak ve yenisini yapmak daha kolay olacaktır.
- This house needs so many repairs, it would be easier to tear it down and build a new one.
Ben eylemlerimi kararlaştırılmış zamanlar için planlamayı tercih ediyorum böylece zamanı yönetebilirim.
- I prefer to plan my activities for fixed times so I can manage my time.
Saatimin onarılması gerekiyor.
- My clock needs to be fixed.
Bunu hemen onarmalıydınız.
- You should've fixed it right away.
Saatimi John'a tamir ettireceğim.
- I am going to have my watch repaired by John.
Frenleri tamir ederlerse, arabayı satın alacağım.
- I will only buy the car if they repair the brakes first.
Bu arabanın onarıma ihtiyacı var.
- This car needs repairing.
Tamirci onarımın uzun sürmeyeceğini söyledi.
- The mechanic said the repair would not take long.
I repaired your automobile for you.
Tom fixed the broken chair.
- Tom repaired the broken chair.
Tom fixed the broken radio.
- Tom repaired the broken radio.
our annual repair to the mountains.
I heard the visitors repair to their chambers. Jane Eyre, by Charlotte Bronte 1850.
If you look closely you can see the repair in the paintwork.