Uzak geçmiş hakkında konuşarak oturduk.
- We sat talking about the remote past.
O, Nepal'de uzak bir köyde doğdu.
- She was born in a remote village in Nepal.
My husband suddenly becomes cold, remote and angry - Kocam aniden soğuk, mesafeli ve kızgın hale geliyor.
Avoid walking alone in remote locations.
Sapa yerlerde yalnız yürümekten kaçının.
City is remote to where i live. Şehir benim yaşadığım yere çok uzak.
I lost my apple tv remote. - apple tv nin uzaktan kumandasını kaybettim.
Tom uzaktan kumandasının üstünde bir düğmeye bastı ama hiçbir şey olmadı.
- Tom clicked a button on his remote, but nothing happened.
Tom Mary'den uzaktan kumandayı aldı ve kanalları değiştirdi.
- Tom grabbed the remote control from Mary and changed channels.
Tom uzaktan kumandayı aldı.
- Tom picked up the remote.
Tom uzaktan kumandasının üstünde bir düğmeye bastı ama hiçbir şey olmadı.
- Tom clicked a button on his remote, but nothing happened.
Manzara Batı Virginia'nın uzak bir kesimindeki küçük bir dağ köyüydü.
- The scene was a tiny mountain village in a remote section of West Virginia.
After his fall from the emperor's favor, the general was posted to a remote outpost.