Onun çalışması kabul edilebilir, ama mükemmel olmaktan uzak.
- His work was acceptable, but far from excellent.
Hikaye Neuilly -on-the -Seine'da sahnelenmiştir, Paris'ten çok uzak olmayan bir Fransız kasabası.
- The story is set in Neuilly-on-the-Seine, a French town not far from Paris.
O, bana bir yalan söyleyecek kadar çok ileri gitti.
- He went so far as to call me a liar.
Jane'in veda konuşması bizi çok üzdü.
- Jane's farewell speech made us very sad.
Biz dinlenmeden daha uzağa gidemeyiz.
- We cannot go any farther without a rest.
Tom ne kadar uzağa gittiğini görmek için kilometre sayacını kontrol etti.
- Tom checked his odometer to see how far he'd driven.
Söz konusu sorular ekonominin çok ötesine geçiyor.
- The questions involved go far beyond economics.
Son zamanlarda, bilgisayar kullanımında artan çeşitlilik, ofis alanlarının çok ötesine uzandı.
- Recently, the increasing diversity of computer use has extended far beyond the realms of the office.
Tom karısı Mary ile birlikte Boston'dan çok uzakta olmayan bir çiftlikte yaşıyor.
- Tom lives on a farm with his wife, Mary, not too far from Boston.
Tom bizden uzakta olmayan kirasız küçük bir evde yaşıyordu.
- Tom was living rent-free in a small house not too far from us.
Gözden ırak olan, gönülden ırak olur.
- Far from eye far from heart.
He went to a far country.