Tom Mary'ye köpeği beslemesini hatırlatmak zorunda kaldı.
- Tom had to remind Mary to feed the dog.
Sana sözünü hatırlatmak zorundayım.
- I have to remind you of your promise.
Bana birini anımsatıyorsunuz.
- You remind me of somebody.
Tom bana, bildiğim birini anımsatıyor.
- Tom reminds me of someone I used to know.
His eyes were green and every cat I see to this day reminds me of the exact contour of his face.