Bazı dikkat çekici sonuçlar elde ettik.
- We've had some remarkable results.
Tom dikkat çekici bir kişi.
- Tom is a remarkable person.
O, dikkate değer sonuçlar elde etti.
- She achieved remarkable results.
İngilizcede dikkate değer bir ilerleme kaydetti.
- He has made remarkable progress in English.
Onun görüşlerini harfiyen almayın.
- Don't take his remarks too literally.
Alaycı görüşlerini kendine saklamanı rica ediyorum.
- Please keep your cynical remarks to yourself.
Yorumunun ilginç olduğunu düşündüm.
- I thought your remark was interesting.
Onun sözlerini bir tehdit olarak yorumladı.
- She interpreted his remarks as a threat.
Senin aptalca düşüncelerinden bıktım.
- I'm sick of your stupid remarks.
Onun yaşındaki bir kız için, Mary çok zeki, dikkat çekici düşünceler ifade eder.
- For a girl of her age, Mary expresses very clever, remarkable thoughts.
O son günlerde İngilizcede kayda değer ilerleme yaptı.
- She has recently made remarkable progress in English.
İngilizcede kayda değer bir gelişme yaptı.
- He made remarkable progress in English.
Fevkalade bir iş yaptın.
- You've done a remarkable job.
Tom fevkalade genç bir adam.
- Tom is a remarkable young man.
O final sınavlarında dikkat çekici notlar kazandı.
- She earned remarkable grades at the final exams.
Benim sözümü hakaret olarak almış gibi görünüyor.
- She seems to have taken my remark as an insult.
O tür sözler size yakışmıyor.
- That kind of remark does not befit you.
Tom ve Mary, yeni tekniği kullanarak dikkat çekici sonuçlar elde ettiler.
- Tom and Mary have achieved remarkable results using their new technique.
Fuarda dikkate değer bir şey yoktu.
- There was nothing worthy of remark at the fair.
Art niyetli uyarılarından usandım.
- I've had enough of your snide remarks.
O bana her zaman alaycı uyarılar yapar.
- He always makes cynical remarks to me.
Tom'un olağanüstü bir hafızası var.
- Tom has a remarkable memory.
Burada olağanüstü şeyler yaptın, Tom.
- You've done remarkable things here, Tom.
Onun yaşındaki bir kız için, Mary çok zeki, dikkat çekici düşünceler ifade eder.
- For a girl of her age, Mary expresses very clever, remarkable thoughts.
Bu bina dışarıdan dikkat çekici değildir ama içine bakarsanız çok güzel bahçeli bir iç avlu vardır.
- On the outside this building is not remarkable, but if you look inside there is a courtyard with a very beautiful garden.
Remarkably, three State assembly elections were decided by a total of fewer than one hundred votes.
That dog is remarkably fierce.
He performed the piece remarkably, offering novel interpretations to its nearly cliched passages.
He remarked that it was time to go.
... at least remarkably well preserved stadium ...
... And we spent some time, and we said a prayer and, remarkably, about two months later, this ...