O, bir süre sessiz kaldı.
- He remained silent for a while.
Jefferson sakin kaldı.
- Jefferson remained calm.
Koru yakıldı, alevler yükseldi, ve kısa sürede bayan Askew ve arkadaş şehitleriyle ilgili geriye kalan bütün şey dökülen bir küller yığınıydı.
- The wood was kindled, the flames arose, and a mouldering heap of ashes was soon all that remained of Mrs Askew and her fellow martyrs.
Her iki erkek kardeşin bekar kalmak için ileri sürdüğü neden onların hem uçaklara hem de bir eşe bakamayacaklarıydı.
- The reason both brothers gave for remaining bachelors was that they couldn't support both airplanes and a wife.
O zamandan beri yurt dışında kalmaktadır.
- She has remained abroad ever since.
Londra'da ne kadar kalacaksın?
- How many days will you remain in London?
Söz uçar, yazı kalır.
- Words fly away, the written remains.
Antik uygarlıkların kalıntılarını korumaya çalışmalıyız.
- We must try to preserve the remains of ancient civilizations.
Onlar tarihte kaybolmuş bir uygarlığın kalıntılarını çaldılar.
- They took away the remains of a civilization lost in history.
Orada kalenin kalıntılarını hâlâ görebilirsin.
- You can still see the remains of the fortress there.
Kazı sırasında insan kalıntıları bulundu.
- Human remains were found during the excavation.
The light remained red for two full minutes.
... remained unchanged for centuries ...