O, her gün kan basıncı ölçtürmek zorundadır.
- He has to have his blood pressure taken every day.
Küçük çocukları kaçıran insanlar hakkında duymak kanımı kaynatıyor.
- Hearing about people kidnapping little children just makes my blood boil.
Bu öğleden sonra kan bağışladım.
- I donated blood this afternoon.
Bugün kan bağışlamaya gittim.
- I went to donate blood today.
Tom'a kan nakli yapıldı.
- Tom was given a blood transfusion.
Sadece herhangi bir kan dökme olmasını istemiyorum.
- I just don't want there to be any bloodshed.
Daha fazla kan dökmek istemedim.
- I didn't expect more bloodshed.